Av. Ahmet SEYHAN[1]
ÖZET
Bu makale, Medeni Usul Hukuku'nda temyiz incelemesi ve Yargıtay tarafından verilen karar türlerini ele almaktadır. Temyiz, hukuki denetim mekanizmasının en üst düzeyi olarak, adaletin sağlanması ve içtihat birliğinin korunmasında kritik bir öneme sahiptir. Çalışmada, temyizin hukuki niteliği, usulü ve Yargıtay’ın onama, bozma ve düzelterek onama kararlarının işlevi detaylı bir şekilde incelenmiştir. Ayrıca, bozma kararlarının bağlayıcılığı ve düzelterek onama kararlarının kapsamı gibi uygulamada karşılaşılan sorunlar tartışılmıştır. Bu bağlamda, temyiz sisteminin yargılama sürecindeki rolü vurgulanmış ve daha etkin bir temyiz mekanizması için öneriler sunulmuştur. Çalışma, temyizin adil yargılanma hakkının korunmasındaki rolünü ortaya koymayı ve hukuk sistemimizin gelişimine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Temyiz, Yargıtay, hukuki denetim, onama kararı, bozma kararı, düzelterek onama, Medeni Usul Hukuku
ABSTRACT
This article examines the appellate review process in Civil Procedure Law and the types of decisions rendered by the Court of Cassation. As the highest level of judicial review, the appellate process plays a crucial role in ensuring justice and maintaining consistency in jurisprudence. The study analyzes the legal nature of appeals, procedural aspects, and the functions of the Court of Cassation’s decisions, including affirmations, reversals, and modified affirmations. Additionally, challenges such as the binding effect of reversal decisions and the scope of modified affirmations are discussed. Emphasis is placed on the role of the appellate mechanism in the judicial process, with recommendations provided for enhancing its efficiency. The study aims to highlight the role of appeals in safeguarding the right to a fair trial and to contribute to the development of the legal system.
Keywords: Appeal, Supreme Court, judicial review, affirmation decision, reversal decision, modified affirmation, Civil Procedure Law
GİRİŞ
Adaletin sağlanmasında kanun yolları, hukuk sisteminin en kritik unsurlarından biridir. Bu bağlamda temyiz, yargılamanın istinaf incelemesinden sonra ikinci bir gözle değerlendirilmesini sağlayarak maddi gerçeğe ulaşılmasını hedeflemektedir. Türkiye’de Medeni Usul Hukuku kapsamında düzenlenen temyiz kurumu, tarafların hak arama özgürlüğünün önemli bir aracıdır. Hukuk sistemimizde ilk derece mahkemesinin verdiği kararlar kural olarak tarafların talebi ile istinaf incelemesine tabi olup istinaf incelemesi neticesinde verilen kararlar da yine kural olarak Yargıtay nezdinde temyiz incelemesine tabidir.
Yargıtay’ın temyiz incelemesinde verdiği kararlar, uygulamada içtihat birliğini sağlamak için hayati bir role sahiptir. Örneğin, bozma kararları, alt mahkemelere hukuki denetim için bir rehber işlevi görür. Kamu düzenine ilişkin verilen kararlar, genellikle geniş bir etki alanına sahip olup hukuk sistemindeki yanlış uygulamaları düzeltir. Bir örnek olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun işçi-işveren davalarındaki kararları, benzer uyuşmazlıkların çözümünde alt mahkemelere yol göstermektedir. Yargıtay’ın bu kararları, bireysel davaların çözümünde olduğu kadar, hukuk sisteminin gelişiminde de önemli bir rol oynamaktadır.
Bu çalışma, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay tarafından verilebilecek karar türlerini ele almakta ve bu kararların yargı sistemine etkilerini irdelemektedir. Bu kapsamda temyiz sebepleri, temyiz edilebilen kararlar ve temyizin usulü konularına kısaca değinilmektedir.
I. Temyizin Hukuki Niteliği
HMK’da temyiz sebepleri açıkça belirtilmese de md. 371 kapsamında dava şartı noksanlığı, hukukun doğru tatbik edilmemiş olması, yasal gerekçe gösterilmeksizin taraflardan biri tarafından sunulan değerlendirilmeye alınmamış olması, karara etki eden hataların bulunması halinde temyiz yoluna başvurulabilir.[2]
Temyiz, Medeni Usul Hukukunda kanun yollarının en önemlilerinden biri olup hukuki denetim mekanizmasını işler kılar. Türk hukuk sisteminde temyiz, HMK’nın 361 ila 373. maddeleri arasında düzenlenmiş, olağan kanun yollarının sonuncusudur.[3] Bu düzenlemeler, temyiz başvurularının kabulü, inceleme usulü ve sonucunda verilecek kararları kapsamaktadır.
İlk derece yargılamasının amacı taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü olup somut olaya ve uygulanan madde hükmüne uygun şekilde çeşitli kararlar verilebilmektedir. Temyiz incelemesi yapan Yargıtay ise kural olarak sadece kendisinin önüne gelen kararın hukuki denetimini yapmaktadır.[4] Bir başka anlatımla Yargıtay tarafından temyiz edilen dosyada hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı denetlenmektedir. Ek olarak temyiz incelemesi; istinaf eden tarafların iddia ve talepleri ile bağlı maddi vakıa incelemesi yapılan istinaf incelemesinden farklı olarak temyiz sebepleri ile bağlı olmadan gerçekleştirilmektedir. Bu husus HMK md. 369 hükmü kapsamında açıkça düzenlenmiştir. Önemle belirtmek gerekir ki bölge adliye mahkemeleri tarafından istinaf incelemesinde maddi denetimin yanında resen hukuki denetim de yapılmakta ise de[5] Yargıtay tarafından temyiz incelemesinde istinaftan farklı olarak sadece hukuki denetim yapılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından HMK md. 369 hükmüne rağmen istinaf incelemesinde ileri sürülmeyen sebeplerinden temyiz talebinde de ileri sürülemeyeceği, aksi durumda temyiz incelemesinde dikkate alınmayacağı hüküm altına alınmıştır.[6]
Yargıtay tarafından ilk derece mahkemesi kararının hukuki denetimi neticesinde bozma, onama, düzelterek onama kararları verilmekte olup bozma kararı neticesinde dosya yeniden ilk derece mahkemesine gönderilerek maddi vakıa üzerinde hüküm kural olarak yine ilk derece mahkemesi tarafından verilmektedir. 20.07.2016 tarihi itibariyle ilk derece mahkemeleri ile temyiz yargılaması arasında hem maddi hem de hukuki denetim yapabilen istinaf incelemesi getirilmiştir.[7] Bu hali mevcut durumda HMK md. 341 hükmü kapsamında belirtilen durumlarda doğrudan temyize başvurulamamaktadır.
HMK md. 371’de sayılan unsurların eksikliği durumunda Yargıtay tarafından mutlak bozma nedeni sayılmakla bu maddede belirtilmeyen ancak somut olay özelinde gerçekleşen usul hataları da nispi bozma nedeni olarak nitelendirilmektedir.[8] gerekçesinde açıkça temyiz incelemesinin maddi vakıa denetimi yapmama ve delilleri değerlendirmemesinin istinaf incelemesinden ayrılan özellikleri olarak belirtilmiştir. Bu hali ile temyiz incelemesinde temyiz başvurusundan önce taraflarca belirtilmemiş yeni iddia ve deliller kural olarak dikkate alınmaz.[9]
II. Temyiz İncelemesi Süreci
HMK 361. maddeye göre, bölge adliye mahkemelerinin nihai kararları ile hakem kararlarının iptali talebine ilişkin kararlar, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz edilebilir. Bu düzenleme ile hukuki denetimin etkin bir şekilde yapılmasını sağlarken, süre şartıyla yargılama sürecinin uzamasını engellemesinin amaçlandığı söylenebilir. Ayrıca aynı hükümde davada haklı çıkan tarafın hukuki yarar bulunması şartıyla temyiz başvurusunda bulunabileceği düzenlenmiştir. Bu husus, temyiz hakkının yalnızca davayı kaybeden tarafa değil, kararın hukuka aykırılığına ilişkin menfaat sahibi olan her iki tarafa da tanındığını göstermektedir.
Temyiz dilekçesine ilişkin şekil şartları HMK md. 364’te düzenlenmiştir. Buna göre temyiz dilekçesinde, temyiz eden ve karşı tarafın kimlik bilgileri, kararın özeti ve temyiz sebepleri gibi unsurların yer alması gerekmektedir. Ancak, dilekçenin yalnızca temel unsurları taşıması halinde dahi temyiz incelemesinin yapılacağı ifade edilmektedir. Bu düzenleme ile, şekil şartlarına sıkı bağlılığın bireylerin hak arama özgürlüğünü engellemesini önlenmektedir. Temyiz dilekçesinin verilmesine ilişkin 365. madde ise, başvurunun hem kararı veren mahkemeye hem de diğer yetkili mahkemelere yapılabilmesini düzenlemektedir.
Bölge adliye mahkemesi veya kararın niteliğine göre ilk derece mahkemesi tarafından usule uygun alınan temyiz başvurusu ve cevap usul işlemleri tamamlandıktan sonra dosya Yargıtay’ın ilgili dairesine gönderilir. Bu aşamadan sonra ön inceleme ve esas inceleme olmak üzere iki farklı inceleme yapılır. Tüm bu hususlarda HMK md. 366 hükmü kapsamında aynı kanunun 343 ilâ 349 ve istinafta ön incelemeyi düzenleyen 352’nci maddeleri hükümleri, temyizde de kıyas yoluyla uygulanacağı düzenlenmektedir.
Yargıtay tarafından ilk aşamada yapılan ön incelemede başvurunun esastan incelenmesi için bir engelin bulunup bulunmadığı değerlendirilir.[10] Yine HMK md. 366 atfına binaen temyize konu kararın Yargıtay’ın ilgili dairesinin görev alanına girip girmediği, kararın temyize kabil olup olmadığı, temyize ilişkin diğer usuli şartlar ön inceleme aşamasında incelenmektedir.[11]
Ön inceleme aşamasında herhangi bir eksikliğin olmadığı anlaşılması halinde Yargıtay ilgili dairesi tarafından dosya esastan incelemeye alınmakta, dosya öncelikle tetkik hâkimi tarafından incelenerek raporlanmakta ve bu rapor daire heyetine sunulmaktadır. Bu aşamada Yargıtay tarafından temyiz başvurusunun haklı olup olmadığı, önüne gelen mahkeme ilamının hukuka uygun olup olmadığı hususları inceleyerek karara bağlar.
III. Yargıtay’ın Temyiz İncelemesi Sonucunda Verebileceği Kararlar
Yargıtay, temyiz incelemesi sonucunda bozma, onama, düzelterek onama kararları verebilir.[12] HMK 370. maddeye göre, onama kararı veren Yargıtay, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır. Kararın esas yönünden doğru ancak kanunun uygulanmasında hata yapılmış olması durumunda, düzeltilerek onama kararı verilebilir. HMK 371. madde ise bozma kararlarının sebeplerini düzenlemektedir. Hukukun yanlış uygulanması, dava şartlarına aykırılık ve yargılama hataları, bozma nedenleri arasında sayılmıştır. HMK 373. madde, Yargıtay’ın bozma kararlarına uyulması veya direnilmesi durumunda izlenecek usulü düzenlemektedir. İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi, bozma kararına uyabilir veya direnme kararı verebilir. Direnme durumunda dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilir ve Genel Kurul’un kararı bağlayıcıdır. Bu düzenleme, hukuki içtihat birliğinin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir.
A. Onama Kararı
İlk derece veya istinaf mahkemesi kararının hukuka uygun bulunması durumunda verilir. Onama kararı, hukukun doğru uygulandığını ve usul hatası yapılmadığını teyit eder. Yargıtay tarafından verilen onama kararında kararın onanmasındaki hukuki gerekçenin de açıklanması gereklidir.[13]
B. Bozma Kararı
Kararın hukuka aykırılık içerdiği durumlarda verilir. Bozma kararında, kararın yanlış olduğu açıklanır ve dosya ilgili mahkemeye geri gönderilir. Bozma nedenleri, maddi veya usuli olabilir. Düzelterek bozma kararının verildiği durumlar hariç olmak üzere Yargıtay, hukuka aykırılık saptarsa ancak kararı bozabilecek, davaya ilişkin olarak kendisi bir karar veremeyecektir.[14] Ayrıca dosya taraflarından yalnızca birinin temyiz kanun yoluna başvurması halinde aleyhe bozma yasağı uygulanabilecektir[15] Buna göre temyiz incelemesi sonucunda temyiz eden aleyhine bozma kararı verilemeyeceği değerlendirilmektedir.[16]
İstinaf başvurusunun esastan reddi kararının bozulması halinde istinaf mahkemesi kararı kaldırılır ve dosya, ilk derece mahkemesine gönderilir[17] İlk derece mahkemesi, bozma sonucunda duruşma açarak tarafları dinler ve bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.[18] Bu konuda her ne kadar ilk derece mahkemesinin serbest takdir yetkisinden söz edilmekte ise de, her iki dosya tarafının da bozma kararına uyulmasını talep etmesi halinde veya davacının feragat etmesi, davayı kabulü ile tarafların sulh olması halinde kamu düzenine ilişkin ve resen gözetilecek durumlar hariç ilk derece mahkemesince direnme kararı verilemeyeceği değerlendirilmektedir[19]
Bozma kararına uyulmasına karar verildiğinde artık bozma kararı hangi taraf lehine ise o taraf için usuli kazanılmış hakkın gündeme geleceği ifade edilmektedir.[20] Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesi sonrasında artık mahkemece, yeniden tahkikat yapılacağı, davanın ihbarı müessesesinin mümkün olduğu, davaya asli müdahil olarak katılım sağlanabileceği ve usuli kazanılmış hakka zeval vermemek koşuluyla ıslah kurumuna başvurulabileceği değerlendirilmektedir.[21]
Ayrıca ilk derece mahkemesince temyiz incelemesi sonucu bozma kararı akabinde yeni bir karar verilmesi sonucunda taraflarca bu karara karşı artık doğrudan temyiz yoluna başvurulacaktır.[22] Bozma kararı sonucu dosya kendisine iade edilen ilk derece mahkemesi, bozma kararına uyarak karar vermesi, bu durumu tarafların temyiz ederek Yargıtay’ın bu kararı yeniden bozması durumunda ilk derece mahkemesinin uyma veya bozma kararına karşı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda temyiz incelemesi yapılabilecektir.[23] Bu durum dışında ilk derece mahkemesi bozma kararı ile karşıt görüşte ise, HMK md. 373 hükmü uyarınca bozma kararına karşı direnme kararı da verebilir. Bu durumda mahkemece, gerekçeli kararın ilk kısmında bozma kararına neden uyulmadığı, ikinci kısmında ise direnilmekte olan önceki kararını yineleyecektir.[24] Direnme kararına karşı da doğrudan doğruya temyiz yolu açık olmakla birlikte; burada dikkat çeken nokta, istinaf kararını temyiz yoluna taşımayan tarafın direnme kararı aleyhine de temyiz yoluna başvuramayacak olmasıdır.[25] HMK md. 373/5 hükmüne göre direnme kararı öncelikli olarak kararına direnilmiş olan Yargıtay dairesince yapılacaktır. İlgili dairece ancak direnme kararının yerinde görülmemesi halinde dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenecek ve dairece direnme kararının hukuka uygun olduğu değerlendirilir ise de karar düzeltilecektir. HMK md. 373/7 hükmündeki düzenleme uyarınca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına karşı ilk derece mahkemesi yeniden direnme kararı veremez, karar doğrultusunda hüküm tesis etmesi zorunludur.
Buna karşın, istinaf mahkemesince davaya ilişkin yeniden hüküm tesis edildiği veya düzelterek onama kararı verildiği durumlarda Yargıtayın kısmi veya tamamen bozma kararı vermesi sonucunda ise dosya, istinaf mahkemesine iade edilecektir. HMK’nın 373. maddesinin 3. fıkra hükmüne göre istinaf mahkemesi bu durumda duruşma açar veya bozma kararına uyar ya da direnme kararı verir. Yukarıda da açıklanan ile benzer şekilde istinaf mahkemesi bozma kararına uyma yönünde bir karar tesis ederse işbu durum usuli kazanılmış hak teşkil edecek ve tahkikata devam olunacaktır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, artık istinaf mahkemesinin taraflara son söz hakkı vermeden esasa ilişkin hüküm tesis edemeyeceği[26] ve yukarıda açıklanan süreçten farklı olarak HMK md. 357 hükmünün uygulama alanı bulacak olmasıdır. İstinaf mahkemesinin bozma kararına uyması sonucunda tahkikatın sona ermesini müteakip mahkemece davaya ilişkin yeni hüküm tesis edilecek ve HMK md. 361/1’de düzenleme altına alınan şartlar dahilinde işbu hüküm temyiz yoluna açık olacaktır. İstinaf mahkemesi bozma kararına karşı dosyanın kendisine iadesi sonucu kararında direnebilir. Bu karar, ilk derece mahkemesinin verdiği direnme kararında olduğu gibi HMK md. 373/5 hükmü uyarınca temyiz edilebilecektir. Ayrıca istinaf mahkemesince bozma kararının bir kısmına uyulup bir kısmına direnilebilir.[27]
Yargıtay, bir kararın bazı bölümlerini hukuka uygun, bazı bölümlerini ise aykırı bulabilir. Bu durumda, istinaf mahkemesi kararına ilişkin olarak kısmen veya tamamen bozma kararı verilebilir eş deyişle, kararın ilgili kısımları onanır veya bozulur.[28]
C. Düzelterek Onama
Yargıtay’ın temyiz incelemesi sonucunda düzelterek onama kararı verebileceği haller HMK md. 370 hükmünde tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre, ilk derece veya istinaf mahkemesi kararının usule uygun olmakla birlikte kanunun maddi vakıaya uygulanmasında hataya düşülmesi ancak işbu durumun yeniden yargılamayı gerektirmemesi, kararda tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıklarının bulunması veya kararın usul ve yasaya uygun olup gerekçenin doğru yazılmaması durumlarında düzelterek onama kararı verilir. Bu durumlara örnek olarak icra inkâr tazminatında veya faiz konusunda yanlışlık yapılması, vekalet ücretinin yanlış tarafa yükletilmesi vb. haller örnek olarak gösterilmektedir. HMK md. 370/2 son cümlede, davanın esası bakımından hukuka aykırı kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında düzelterek onama kararının verilemeyeceği öngörülmüştür.
SONUÇ
Çalışmamızda Medeni Usul Hukuku'nda temyiz incelemesinin hukuki çerçevesi ve uygulama süreçleri detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Temyiz, yargı sisteminde hukuki denetimin en üst aşaması olarak, yalnızca bireysel uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda içtihat birliğinin sağlanmasında da kritik bir rol oynamaktadır. Yargıtay’ın verdiği onama, bozma ve düzelterek onama kararları, adaletin tesisine yönelik sistematik bir denetim mekanizması sunmakta ve hukukun tutarlılığını pekiştirmektedir.
İncelemeler, temyiz mekanizmasının, hukuki denetim ile maddi vakıa denetimini ayıran bir yapı üzerine kurulduğunu göstermektedir. Yargıtay, temyiz incelemesinde yalnızca hukuki denetim yetkisine sahip olup, tarafların ileri sürdüğü hukuki gerekçelerle bağlı değildir. Bu durum, temyiz sisteminin işleyişini daha hedefe yönelik hale getirmekle birlikte, maddi vakıaların değerlendirilmesinde istinaf mahkemelerinin rolünü daha belirgin kılmaktadır. Ancak bu ayrımın uygulamada zaman zaman karmaşa yarattığı ve özellikle kamu düzenine ilişkin denetimlerde farklı yorumlara yol açtığı görülmektedir.
Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar türlerinin her biri, yargı sisteminde farklı bir işlevi yerine getirmektedir. Onama kararları, hukukun doğru bir şekilde uygulandığını teyit ederken, bozma kararları hukuki hataların düzeltilmesini sağlar. Özellikle bozma kararlarının alt mahkemeler için bağlayıcı niteliği, hukukun yanlış yorumlanmasını engelleyerek sistemin tutarlılığını artırmaktadır. Buna karşılık, bozma kararlarına uyulmaması durumunda, sürecin uzaması ve taraflar açısından hak kayıplarının yaşanması ihtimali de göz ardı edilmemelidir.
Düzelterek onama kararı ise Yargıtay’ın, yeniden yargılama gerektirmeyen durumlarda tarafların mağduriyetini en aza indirerek hızlı ve etkin bir çözüm sunmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, bu karar türünün kapsamının HMK’da kesin çizgilerle belirlenmiş olması, uygulamadaki keyfi yorumların önüne geçmektedir. Ancak bazı akademisyenler, düzelterek onama kararlarının sınırlarının daha esnek hale getirilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Sonuç olarak, temyiz mekanizması, bireylerin adil yargılanma hakkının korunması ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından hukuk sistemimizin vazgeçilmez bir unsurudur. Ancak, temyiz sürecinin etkinliği, yargılama süreçlerinde karşılaşılan uygulama sorunlarının giderilmesiyle daha da artırılabilir. Özellikle, bozma kararlarına uyum konusunda mahkemelerin daha öngörülebilir bir uygulama benimsemesi, yargı sistemine olan güveni artıracaktır.
Bu bağlamda, gelecekte yapılacak yasal düzenlemelerde, temyiz sisteminin daha etkin hale getirilmesi ve içtihat birliğinin güçlendirilmesi için yeni adımlar atılması gerekmektedir. Yargıtay’ın kararlarının gerekçelendirilmesinde daha detaylı bir yaklaşım benimsenmesi ve temyiz incelemesi sonucunda doğabilecek hak kayıplarının önlenmesi, hukuk sistemimizin gelişimi için önemli bir adım olacaktır.
[1] Eskişehir Barosu, ahmetseyhan@seyhanpartners.com, ORCID: 0000-0002-3766-3858
[2] Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 6. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2018, s. 480.
[3] Kuru, Baki / Aydın, Burak, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2024, s. 1386.
[4] Kuru / Aydın, s. 1386; Taşpolat Tuğsavul, Melis, “İstinaf İncelemesi Sonucunda Verilebilecek Kararlar”, TBB Dergisi, S. 134, 2018, s. 318.
[5] Yargıtay 22. HD, E. 2017/33666, K. 2017/12649, T. 30.05.2017 (www.sinerjimevzuat.com, E.T. 10.12.2024).
[6] Yargıtay HGK, E. 2020/6, K. 2021/342, T. 25.03.2021 (www.sinerjimevzuat.com, E.T. 10.12.2024).
[7] Bölge Adliye Mahkemeleri 5235 sayılı kanun kapsamında 2004 yılında kurulmuş olup 2016 yılında faaliyete alınmıştır. Bknz.RG, T. 07.10.2004, S. 25606.
[8] Tanrıver, Süha, Medeni Usul Hukuku, C. 2, Yetkin Yayınları, Ankara, 2021, s. 86.
[9] Kuru / Aydın, s. 1387.
[10] Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 484.
[11] Yavaş, Murat, Medeni Usul Hukukunda Temyiz, 1. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 125.
[12] Tanrıver, s. 99.
[13] Tanrıver, s. 99.
[14] Kuru / Aydın, s. 1425.
[15] Atalı, Murat, Medeni Usul Hukukunda Aleyhe Bozma Yasağı, Yetkin Yayıncılık, 2014, s. 18.
[16] Kuru / Aydın, s. 1425.
[17] Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 482.
[18] Tanrıver, s. 101.
[19] Kuru / Aydın, s. 1435.
[20] Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 487; Tanrıver, s. 102.
[21] Kuru / Aydın, s. 1429 vd.
[22] Kuru / Aydın, s. 1430.
[23] Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 490.
[24] Kuru / Aydın, s. 1431.
[25] Kuru / Aydın, s. 1433.
[26] Kuru / Aydın, s. 1437.
[27] Kuru / Aydın, s.1439.
[28] Kuru / Aydın, s. 1425.
KAYNAKÇA
Atalı, Murat, Medeni Usul Hukukunda Aleyhe Bozma Yasağı, Yetkin Yayıncılık, 2014.
Kuru, Baki / Aydın, Burak, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C. 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2024.
Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özekes, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 6. Baskı, Vedat
Kitapçılık, İstanbul, 2018.
Tanrıver, Süha, Medeni Usul Hukuku, C. 2, Yetkin Yayınları, Ankara, 2021.
Taşpolat Tuğsavul, Melis, “İstinaf İncelemesi Sonucunda Verilebilecek Kararlar”, TBB Dergisi, S. 134, 2018, s. 313-354.
Yavaş, Murat, Medeni Usul Hukukunda Temyiz, 1. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015.
Comments