top of page

Hayvanın Hukuki Konumu ve Hayvan Rehni

Av. Ahmet SEYHAN[1]

GİRİŞ Ticari hayatta sıklıkla kullanılan rehin kavramı, alacaklının alacağını güvence altına alan önemli bir müessesedir. Kısaca rehin, borçlunun alacağın ifası için alacaklıya güvence olarak vermesi ve borcun ödenmemesi halinde alacaklının bu rehni kural olarak paraya çevirerek alacağını tahsil edebildiği ayni bir haktır. Günümüzde mevcut Covid-19 pandemi şartları da dikkate alındığında ticari hayatın devam edebilmesi için gerek çiftçiler gerekse diğer iş kollarında faaliyet gösteren tacirler tarafından kredi kullanma hususu büyük önem arz etmektedir. İster ticari anlamda kredi olsun ister herhangi sebebe dayalı bir borç olsun alacaklı tarafından her zaman alacağını tahsil edememe riski mevcuttur. Rehin kavramı ile bu risk azaltılmaya çalışılmış ve hukuk sistemimizde bu konuda birçok düzenleme yapılmıştır.

Hayvanların hukuk sistemimizde hangi statüde oldukları hususu tartışmalıdır. Bu konuda hayvanların taşınır eşya olduğu görüşleri mevcut olduğu gibi kendilerine özel bir statülerinin olduğunu savunan görüşler de mevcuttur. Gerek çiftlik hayvanlarının gerekse evcil hayvanların rehne konu edilebileceği görüşleri dikkate alınarak bu hususta hayvan rehni konusu ana hatlarıyla Türk Medeni Kanunu md. 940 ile düzenlenmiştir. TMK hayvan rehnine ilişkin hükme dayanarak Hayvan Rehni Tüzüğü[2] ve Hayvan Rehni Tüzüğünün Uygulanması Hakkında Yönetmelik[3] çıkarılmış ve konu ile ilgili detaylar ayrıca düzenlenmiştir. Ayrıca 28.10.2016 tarihinde 29871 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu ile de hayvan rehni ayrıca düzenlenmiştir. Tüm bu yasal düzenlemelerin yanı sıra 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile hayvanların refah içerisinde yaşamaları amaçlanan yasal düzenleme getirilmiştir.

Hayvan rehni konusu yasal mevzuatta taşınır rehni kapsamında değerlendirildiği için çalışmanın ilk kısmında genel hatlarıyla hayvan kavramı ve hayvanların hukuk sistemimizdeki yerinden bahsedilecek olup; sonrasında hayvan rehni konusunun TMK ve TİTRK kapsamında değerlendirilmesi yapılacaktır. I. TÜRK HUKUKUNDA HAYVAN KAVRAMI Hukuk sistemimizde hayvan kavramı geçmişten günümüze kadar tartışılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayvanların taşınır eşya olmadığı[4] yönünde görüşler olsa da hayvanların taşınır eşya hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunan görüşler[5] de mevcuttur. Hukuk sistemimizde iki temel kavram olarak değerlendirilen kişi ve eşya tanımlamalarına uymayan hayvan kavramı için “atipik eşya” veya “kişi benzeri” olarak nitelendiren görüşler de mevcuttur.[6] İsviçre hukukunda hayvanlar, eşya olarak sayılmasa da kural olarak eşyalara ilişkin hükümlerin hayvanlara da uygulanacağı kabul edilmektedir.[7] Her ne kadar hayvanların taşınır eşya olduğu veya taşınır eşya olmasa da taşınır eşyalara uygulanan yasal düzenlemelerin hayvanlara da uygulanması gerektiği görüşleri mevcut olsa da bu görüşlere katılmıyoruz. Hayvanlar da insanlar gibi canlı varlıklar olup, hukuken kendilerine özel bir düzenlemenin varlığı gerekir. Hukuk sistemimizde yalnızca gerçek ve tüzel kişilerin hak sahibi olmaları düzenlenmiştir. Hayvanların da kişiler gibi hak sahibi olmalarının savunulması, aynı zamanda hayvanlara da bu haklar açısından yükümlülük yüklemek anlamına geleceği için mümkün görünmemektedir. Bazı ülkelerde bu hususta verilen emsal yargı kararları mevcuttur. Arjantin’de bir mahkeme hayvanat bahçesinde yaşayan bir sumatra orangutanını insan olmayan kişi olarak tanımlamıştır.[8] Yine Amerika Birleşik Devletlerinde yerel mahkeme bir makak maymunun ormanda bulunan fotoğraf makinesi ile kendi fotoğrafını çekmesi üzerine bu fotoğraf üzerinde eser sahibinin maymun olduğuna ve maymunun fikri mülkiyete ilişkin tüm haklara sahip olduğuna hükmetmiştir.[9] Bu noktada hayvanlar için öğretide “kısmi hukuk öznesi”[10] terimi kullanılması; hayvanların eşya olmadıkları ve kendi türleri nezdinde eşyalardan ve insanlardan ayrılmış özel bir statü ve hak sahibi olmaları gerektiği yönünde görüş dahi mevcuttur.

Hayvan rehni konusunda rehne konu edilen hayvanın türü, cinsi önemli olduğu kadar hayvan üzerinde mülkiyet hakkının kurulup kurulmaması konusu da önem arz etmektedir. Zira bu durum bu çalışmanın da konusu ile doğrudan ilgilidir. Bilindiği üzere taşınırlar üzerinde rehin, malik veya temsilcisi tarafından kurulabilir. Ancak bazı durumlarda tasarruf yetkisini haiz olmayan kişiler tarafından da kurulabilmektedir.[11] Bu kişiler emin sıfatıyla zilyet olan kişilerdir ve rehin hakkının kazanılabilmesi için üçüncü kişinin iyi niyeti aranır. Bu durum TMK md. 988, emin sıfatıyla zilyetten ayni hak kazanımının korunmasının, rehin hakkı üzerindeki uzantısıdır. Burada iyi niyet üçüncü kişinin, emin sıfatıyla zilyedin tasarruf yetkisine sahip olmadığını bilmemesi veya bilmesinin gerekli olmamasını ifade eder.[12] Ancak emin sıfatıyla zilyet olmayan yani taşınır malın malikin rızası dışında elinden çıktığı hallerde üçüncü kişi iyi niyetli olsa da rehin hakkı kurulamaz. Güvenin korunması prensibi olarak adlandırılan bu ilke, malikin malın zilyetliğini güvenerek bir başkasına bıraktığı yani zilyedin emin sıfatıyla zilyet olduğu hallerde geçerlidir. Bu durumda hangi hayvan türleri üzerinde kişilerin mülkiyet hakkı olduğu konusu önem arz etmektedir. Zira üzerinde mülkiyet hakkı bulunmayan ve mevzuat gereği de malik sıfatına sahip olamayacak bir kişinin, hayvan üzerinde rehin tesis edebilmesi mümkün değildir.

Bu nedenle öncelikle hayvan türlerini ve sonrasında kişilerin hayvanlar üzerindeki sınırlandırılmış haklarını mevzuatımızda yer alan hükümler nezdinde incelemek gerekmektedir.

Bilindiği gibi hayvanlar âlemi insan türünden çok daha fazla çeşitliliğe sahiptir. Bu çeşitlilik dikkate alınarak hayvanların bir bütün olarak değil, türlere göre özel nitelendirilme yapılması gerekmektedir.[13] Bu durumda gözle görülmeyen mikroorganizmalar veya böcek türleri gibi insanla duygusal bağ kuramayan[14] hayvanlar ile ilgili değil, evcil hayvanlar ve çiftlik hayvanları üzerinde hukuki nitelendirme yapılmasının daha doğru olacaktır. Bunlar dışında tüm hayvanların korunmaya değer hakları olduğu unutulmamalıdır. Bu haklar, kişilerin hayvanlar üzerindeki haklarına sınırlama getirilmesi ve bu sınırların kamu gücü ile korunması gereken haklardır.[15]

Öğretide yer alan öncelikle hayvanların yaban hayvanları ve evcil hayvanlar olarak sınıflandırılması gerektiği görüşüne[16] katılmaktayız. HKK’da da bu konuda benzer bir ayrım yaptığı görülmektedir. Mevzuatımızdan hareketle kişilerin bütün hayvanlar üzerinde mülkiyet hakkı olduğu gibi bir çıkarım yapılsa da bu durum diğer yasal düzenlemelere bakıldığında doğru değildir. Örneğin Çiftlik Hayvanlarının Refahına İlişkin Genel Hükümler Hakkında Yönetmelik[17] md. 4’te balıklar, sürüngenler ya da amfibikler dâhil olmak üzere gıda üretimi amacıyla yetiştirilen tüm hayvanlar ile ilgili mülkiyet hakkı açıkça kabul edilmiştir. Aynı yönetmelik md. 4’te çiftlik hayvanı tanımı yapılmış ve tanımda açıkça ürününden ve hizmetinden yararlanılan hayvanların çiftlik hayvanı olarak nitelendirildiğinden bahsedilmiştir. Bu doğrultuda yalnızca gücünden yararlanılan at gibi hayvanların çiftlik hayvanı olmadığı görüşüne katılıyoruz.[18] Çiftlik hayvanlarının koyun, inek, keçi gibi hayvanlarla sınırlandırılması isabetli olacaktır. Ancak bu hayvanlar üzerinde dahi sınırsız bir mülkiyet hakkından söz edilemez. Bilindiği gibi çiftlik hayvanları aynı zamanda kesim hayvanı olarak da kanunda belirtilmekte olup; HKK md. 12’ye göre bu kesimin dini kurallara uygun olma, hayvanı korkutmama ve en az acı verme gibi özel şartları mevcuttur. HKK’da belirtilen hayvana yaşam süresince iyi bakım ve gözetim koşulları çiftlik hayvanları için de geçerlidir. Çiftlik hayvanları üzerinde de yasa ile büyük ölçüde sınırlandırılmış bir mülkiyet hakkı olduğu kabul edilmelidir.

Evcil hayvanlar, insan tarafından ehlileştirilmiş hayvan olarak tanımlanabilir. Evcil hayvanlar; kendi arasında ev hayvanları, sokak hayvanları (kontrollü hayvan), rehabilitasyonda kullanılan hayvanlar, çiftlik hayvanları olarak ayrılır. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda ev hayvanı yerine ev ve süs hayvanı terimi kullanılmaktadır. HKK’da yapılan tanıma bakıldığında ev hayvanının neler olduğu doğrudan sayılmamıştır. Buna göre yalnızca kedi, köpek veya kuş değil; yasaların açıkça yasaklamadığı her türlü canlının ev hayvanı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. İİK md. 82/4 hükmünde haczi kabil olmayan mallar sayılmış ve bu hükümde borçlunun çiftçi olması halinde kendisi ve ailesinin geçimi için zorunlu olan çiftlik hayvanlarının haczedilemeyeceği belirtilmiştir. Bu tanımdan hareketle bazı yazarlar tarafından öğretide at, eşek gibi tarımda kullanılma potansiyeli olan tüm hayvanların çiftlik hayvanları olduğu belirtilse de bu görüşe katılmıyoruz. TMK md. 768’e göre evcil hayvan tekrar vahşileşir veya sahibine dönmek istemezse sahipsiz duruma gelir denilerek hayvanın iradeye sahip olduğu dolaylı olarak kabul edilmiştir.[19] Öğretide bizim de katıldığımız görüşe göre ev hayvanları üzerindeki kişilerin mülkiyet hakkı bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla kişilerin, evlerinde bulunan ve HKK kapsamında ev ve süs hayvanı olarak kabul edilen kedi, köpek, kuş gibi hayvanlar üzerinde bir mülkiyet hakkının bulunmadığı ancak bu hayvanları koruma ve gözetme yükümlülüğü yüklenerek adeta vasilik yaptıkları kabul edilmelidir.[20] HKK kapsamında iyi bakılmayan ev ve süs hayvanlarına ilişkin bakım yükümlülüğünü ihlal eden kişilere idari yaptırım uygulanmakta ve bu hususta ilgili yerde bulunan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü yetkili kılınmaktadır. İlgili yetkililer tarafından gerekli görüldüğü takdirde ev ve süs hayvanının kişinin elinden alınması ve HKK md. 5 kapsamında sonradan yeniden sahiplendirilmek üzere hayvan bakımevine götürdüğü hususu dikkate alındığında kişilerin ev ve süs hayvanları üzerinde mülkiyet hakkının bulunmadığı kanısına bu kanunun ilgili hükümleri kapsamında da dolaylı olarak ulaşılmaktadır. HKK md. 4 ve 5 hükümleri birlikte incelendiğinde hayvanların kendi türlerine özgü ortamlarda bakılmasının bir yükümlülük olarak belirtildiği görülmektedir. Bu doğrultuda bir sibirya kurdu cinsi köpeğin sıcak iklime sahip bir şehirde yaşaması bile hayvanın cinsine özgü yaşam koşullarına uygun ortamda yaşamadığı kabul edilmelidir. HKK md. 5 uyarınca da ev ve süs hayvanları ile sokak hayvanları tekrar uyum sağlayamayacakları bir ortama terk edilemezler. Bu madde ile de ev ve süs hayvanı ile sokak hayvanlarının bakımını üstlenen kişilere yasa gereği bir yükümlülük getirildiği kabul edilmelidir.

HKK md. 5/3’de ev ve süs hayvanlarının haczedilemeyeceği hususu düzenlenmiştir. Yasa metni incelendiğinde sadece pet shop gibi ticari amaç güden iş yerlerinde bulunan ev ve süs hayvanının haczine izin verilmiştir. Hükmün amacına uygun olarak borçlu kişi bir pet shop da olsa iş yerinde bulunan kendisinin bakımını üstlendiği bir ev hayvanı ise bu hayvanın da haczinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.

Öğretide işçi hayvan olarak adlandırılan hayvanların reklam, film çekimi gibi ticari faaliyetlerde kullanılması özel izne tabi kılınmıştır. Bu hayvanlar üzerinde de kişilerin mülkiyet değil; “atipik bir intifa hakkının” olduğu yönünde görüş bulunmaktadır.[21] Her ne kadar hukuk sistemimizde yukarıda belirtildiği gibi hak tanımları yapılmamış olsa da hayvanların menfaati gereği hayvanların statülerine özgü bir yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

HKK md. 3’de yaban hayvanları, doğada serbestçe yaşayan, evcilleştirilmemiş hayvanlar olarak tanımlanmıştır. Aynı kanunun 4. maddesinde bu hayvanların doğadan koparılmamasının esas olduğu vurgulanmıştır. Anayasa md. 169’da devlete ormanların korunması konusunda yükümlülük getirilmiş olup; yaban hayvanlarının da ormanlarla bir bütün olarak nitelendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Her ne kadar TMK’ya göre sahipsiz hayvanın aslen iktisabı mümkün kılınsa da; gerek özel kanun niteliğini haiz HKK ve gerekse Anayasa gereği ormanlarda mülkiyet hakkının kurulamaması yaban hayvanları açısından da geçerli olmalı ve yaban hayvanları üzerinde mülkiyetin varlığından da söz edilmemelidir.[22]

Taşınır rehninin kural olarak rehne konu taşınırın maliki veya onun temsilcisi tarafından kurulabileceği değerlendirildiğinde yukarıda açıklanan hayvanlar üzerindeki mülkiyet konusu önem taşımaktadır. Hayvan üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmayan bir kişinin hayvanı rehne konu edemeyeceği ve yukarıda belirtilen tartışmalar ışığında yalnızca çiftlik hayvanları üzerinde bir mülkiyet hakkının varlığından bahisle rehne konu edilebilecekleri kabul edilmelidir.

II. TÜRK MEDENİ KANUNU KAPSAMINDA HAYVAN REHNİ

A. Genel Olarak Alacaklıların alacaklarının tahsil kabiliyetlerini garanti altına almalarını sağlayan teminat kavramı kişisel ve ayni teminatlar olarak ikiye ayrılır. Tipik bir ayni teminat türü olan rehin, kural olarak taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerine kurulmaktadır.[23]

Bu durumdan hareketle Türk Medeni Kanunu ilgili maddelerinde taşınmaz ve taşınır rehnine ilişkin; kanun, taşınmaz rehni dışında kalan rehin türlerini taşınır rehni başlığı altında toplamıştır. Taşınır rehni; TMK kapsamında taşınır eşya, hayvan, hak veya alacak üzerine bir alacağı güvence altına almak için kurulabilen ve borçlu tarafından borç ödenmediği takdirde güvence konusunun paraya çevrilmesi ile borcun ödenmesini sağlayan rehin türüdür.[24] Taşınır rehninin esas olarak amacı alacağın güvence altına alınmasını sağlamaktır. Bu sebeple taşınır rehninin alacağa bağlı bir hak olarak doğması gündeme gelmektedir. Aynı sebeplerle taşınır rehni ancak alacak hakkı geçerliliğini koruduğu sürece geçerli olabilir. Bir başka anlatımla geçerli olmayan bir alacak için taşınır rehni kurulamaz. Alacağın zamanaşımına uğraması da alacak hakkı üzerindeki rehni sona erdirmez.[25] Alacağın sona ermesi halinde ise alacağa bağlı bir hak olan rehnin de sona ermesi durumu söz konusu olacaktır.

Borçlu tarafından borcun ifa edilmemesi halinde alacaklı iki temel hakka sahip olur: üzerinde rehin hakkı kurulan eşyanın paraya çevrilmesi ve bu paradan alacağın tahsili.[26] Kural olarak taşınır rehni, teslime bağlı olarak kurulabilmekte ise de hayvan rehni için kanun koyucu teslim şartı aramamıştır. Güvence altına alınan taşınır eşyanın zilyetliğinin alacaklıya teslimi ile kurulan taşınır rehninde kamuya açıklık bu teslim ile sağlanırken, hayvan rehninde sicile tescil şartı getirilerek sağlanması amaçlanmıştır.[27] TMK’da taşınır rehni başlığı altında birçok rehin türü belirtilmiştir. Bunlardan en genel olanı “teslime bağlı rehin” iken diğer taşınır rehni türleri ise “hayvan rehni”, “alacak ve diğer haklar üzerinde rehin”, “rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlarla yapılan rehin” ve “rehinli tahvildir”. TMK dışında TTK md. 1013 ile “Gemi İpoteği”, Türk Sivil Havacılık Kanunu ile hava araçlarının rehni gibi düzenlemelere bakıldığında taşınır rehninin yalnız TMK’da değil, birçok özel kanunda da düzenlendiği görülmektedir. Gemi, hava aracı, maden gibi taşınırlar da yine teslimsiz olarak sicile kayıt ile rehnedilebilmektedir. TMK md. 940’da hayvan rehni bir istisna olarak hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK’da hayvan rehni ayrıntılı düzenlenmemiştir. Bunun yanı sıra HRT’de de sicilin tutulmasına ve diğer sair usule ilişkin hükümler mevcuttur. TMK’da taşınır rehninin kural olarak teslime bağlı olarak düzenlemesi sebebi ile teslime bağlı olmayan rehin türleri açısından öncelikle uygun olduğu ölçüde teslime bağlı rehin hükümleri, uygun düşmediği takdirde de taşınmaz rehni hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.[28]

Hayvan rehninin TMK’da bir istisna olarak ayrı tutulmasının sebebi ise teslim gerekmeden sicile kayıt ile hayvanın rehne konu edilebilmesidir. Kanaatimizce hayvan rehninde de teslim şartının olması durumunda hayvanın bir canlı olması dikkate alınarak bakımının ve korunmasının güç olması sebebiyle hem alacaklı hem de rehin veren açısından telafisi mümkün olmayan sonuçların doğmaması için kanun koyucu tarafından bu düzenleme getirilmiştir. Teslime bağlı taşınır rehninde; rehin konusunun zilyetliği alacaklıda olduğundan dolayı rehin alacaklısı, TMK md. 945 gereği bu taşınırın muhafazasında meydana gelebilecek her türlü zarardan kendi kusursuzluğunu ispat etmedikçe sorumlu iken, teslimsiz bir rehin türü olan hayvan rehninde bu hükme benzer mahiyette HRT md. 23’e göre rehin verenin rehin konusu hayvanın canlı olarak kalmasında veya kıymetinin azalmamasında her türlü önlemi alma yükümlülüğü altında olduğu belirtilmiştir.

Hukukumuzda kanun koyucu ayni hakların kamuya açık/aleni olmasını şart koşmuştur. Taşınmazlarda aleniyet, sicil ile sağlanmıştır. Buna göre taşınmaz üzerinde hangi aynı hakların mevcut olduğu o taşınmaza ait sicilden ilgilisi tarafından görülebilecek ve sicile güven ilkesi gereği, kişi sicile göre yapmış olduğu kazanımlardan yararlanacaktır. Sicile güven ilkesi hukukumuzda o denli önemlidir ki kamu düzenine mahzar bir kural olarak kabul görmüştür. Ancak taşınırlar için böyle bir durum söz konusu olamayacağından hareketle, aleniyetin sağlanması için başka bir yol öngörülmüştür. Şöyle ki; söz konusu taşınırın rehin altına alındığının anlaşılması için, rehin verenin doğrudan/dolaysız zilyetliğinde olmaması, alacaklıya veya tarafların anlaştığı üçüncü bir kişiye bırakılma zorunluluğu öngörülmüştür. Yani burada aleniyet ilkesi rehnin konusu olan malın, rehinli alacaklıya veya tarafların belirlediği üçüncü bir kişiye fiilen teslimi ile sağlanır.[29] Kanunda bu kurala bazı istisnalar getirilmiştir. Bunlardan biri, asıl inceleme konumuz olan hayvan rehnidir. Kanun koyucu rehnin konusu hayvanın alacaklıya tesliminden ziyade hayvan siciline tescili ile aleniyetin sağlanmasını öngörmüştür.[30]

B. Rehnin Konusu Rehnin konusu ancak belirlenmiş olan bir şey olabilir. Mal, hayvan, alacak ve hak ferdileştirilmiş ve belirli olmalıdır.[31] Bu sebepledir ki hayvan rehninde hayvan siciline hayvanın değeri, nev’i, özel nitelikleri gösterilerek kayıt edilmektedir. Hak ve alacak da belirlilik prensibi içindedir. Ancak ileride doğacak ve belirlenmesi mümkün olan hak ve alacaklar için de rehin kurulabilir. Öğretiye göre belirlilik prensibi uyarınca bir kişinin tüm malvarlığı üzerinde rehin kurulamaz. Ancak eşya birliği söz konusu hallerde eşya birliği üzerinde rehin hakkı tesis edilebilir. Bu duruma örnek olarak belirlilik ilkesi gereği hayvan sürüsü üzerinde kurulan rehnin geçerli olduğu kabul edilmektedir.[32]

TMK md. 940’a göre hayvan rehni ancak yetkili merciler tarafından izin verilen kuruluşlar ile kooperatifler tarafından ilgili icra müdürlüğü tarafından sicile yazılarak kurulabilir. Madde metninde belirtilen ayrıntılara geçmeden önce maddede yazılan hayvan terimi ile neyin kastedildiği hususu önem arz etmektedir. Zira maddenin gerekçesinde “….Kaynak Kanundaki gibi rehnin konusu olabilecek hayvanların "çiftlik hayvanı" olması unsuruna madde metninde yer verilmemiş ise de, maddeyle sadece belirli kurumlar lehine bu yolla rehin kurulmasına izin verilerek, "hayvancılık" yapan çiftçilere teslim koşulsuz rehin ile kredi temini amaçlandığından, bu madde hükmünün uygulanması İsviçre'dekinden farklılık göstermeyecektir.” şeklinde konuya açıklık getirilmek istenilmiştir. Bu doğrultuda sadece çiftlik hayvanlarının TMK md. 940 kapsamında rehne konu olabileceği kabul edilmelidir.[33] Kanun koyucunun madde metninde genel hayvan terimini kullanarak konuya madde gerekçesinde açıklık getirmesinin uygulamada karışıklığa yol açacağı kanaatindeyiz. Zira öğretide bazı görüşlere göre madde metninde genel hayvan terimi kullanıldığından bu hükmün sadece çiftlik hayvanları ile sınırlandırılmaması ve tüm rehne konu edilebilen hayvanların bu hükme göre teslimsiz ve sicile kayıtla rehin edilebileceği savunulmaktadır.[34] Kanaatimizce TMK md. 940 hükmünde rehin alacaklısı tanımının kısıtlanması durumu ve madde gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde sadece çiftlik hayvanı sahiplerinin dolaysız zilyetliği devretmeden kredi kullanımının sağlanması amaçlandığı görülmektedir.[35] Her ne kadar öğretide dört ayaklı at, eşek gibi hayvanların da sürü hayvanı olduğu[36] ve bu madde kapsamına girdiği kabul edilse de bu görüşe katılmıyoruz. Yukarıda hayvan kavramında detaylıca açıklandığı üzere Çiftlik Hayvanlarının Refahına İlişkin Genel Hükümler Hakkında Yönetmelik’te yapılan tanım ve HKK gereği bu çiftlik hayvanlarının koyun, keçi, inek, tavuk gibi sadece ürününden ve hizmetinden yararlanılan hayvanlar olarak dar yorumlanması gerektiğini düşünüyoruz. Çiftlik hayvanı olmayan kedi, köpek, kuş gibi ev ve süs hayvanlarının da teslime bağlı olarak rehnedilmesi veya aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere TİTRK kapsamında haczinin mümkün olduğu yönünde görüşler mevcuttur.[37]

TMK kapsamında hayvan rehninin her alacak için kurulması mümkün değildir.[38] HRT md. 2’ye göre T.C. Ziraat Bankası, kooperatifler ve özel kanunları veya TTK gereği tüzel kişiliğini haiz sermaye şirketleri merkezlerinin bulunduğu yer valiliğinden izin alarak rehin alacaklısı olabilmektedir. Tüzükte sayılanlardan sadece T.C. Ziraat Bankası’na rehin hakkı yanında kefalet, müteselsil sorumluluk ve teminat alması için izin verilmiştir. Valilikçe verilen izin kararı masrafı izin alana ait olmak suretiyle derhal RG’de yayınlanır.

C. Hayvan Rehni Sicili Hayvan rehni, TMK md. 940/1’e göre icra müdürlüğü tarafından tutulacak hayvan rehni siciline yazılarak kurulabilir. HRT md. 8 gereği sicil, menfaati bulunan kişiler tarafından sözlü veya yazılı taleple incelenebilir. Bu doğrultuda sicile kaydın kurucu etkisi olduğu değerlendirildiğinde hayvan rehni sicilinin olumsuz etkisinin varlığından söz edilebilir. Ancak burada yolsuz tescile güvenin korunmaması ve sicilin herkes tarafından bilinir olduğu karinesinin de mevcut olmadığı için sicilin olumlu etkisinin olmadığı görülmektedir.[39]

HRT md. 12’ye göre hayvan rehninin sicile kaydı, rehin veren ve rehin alacaklısı tarafından imzalanmış bir beyannamenin icra müdürlüğüne sunulması ile gerçekleşir. Noter tarafından düzenlenmiş bir rehin sözleşmesi mevcutsa bu beyannamenin sadece rehin veren tarafından icra memuruna verilmesi yeterlidir. İcra memuruna sunulan bu beyannamede rehin veren tarafından rehne konu hayvanın ayıpsız olduğu taahhüt edilmelidir. Ayrıca HRT md. 23’e göre rehin süresince hayvanın korunması ve bakımından rehin verenin sorumlu olduğu belirtilmektedir.

Genel olarak taşınır rehnine hâkim olan ilkelerden biri olan öncelik ilkesi gereği rehnin konusu olabilecek taşınır, hak ve alacaklar üzerinde birden fazla rehin hakkı kurulabilir. Aynı şey üzerinde birden fazla rehin hakkı kurulmasında öncelik sırasının önemi kendini rehnin paraya çevrilmesi sırasında göstermektedir. Bu sıraya göre öncelikli alacaklılar tatmin edilmeden sonraki alacaklıların borcu ödenmez.[40] TMK md. 948’e göre birden çok kurulan rehinde tüm tarafların muvafakatleri olmadığı sürece önemli olan rehnin kurulma zamanıdır. Bir başka anlatımla önce kurulan rehin hakkı ön sırada yer alır. İşte bu durumda aynı taşınır, alacak veya hak üzerinde mevcut rehinler arasında öncelik sırası “prior tempore potior iure” kuralı olarak adlandırılmaktadır.[41] Bu kural ayni hak sahiplerinin anlaşması üzerine değiştirilebileceği gibi istisnai olarak TMK md. 988 uyarınca iyi niyetle ayni hak kazanımında da değişikliğe uğrayabilir. Son olarak taşınmaz rehninden farklı olarak, öncelikli olan rehin sona ererse bir boşluk oluşmaksızın sonra gelen rehin hakları kendiliğinden ilerlemeye devam eder.[42] Ancak HRT md. 24 hükmüne göre aynı hayvan üzerinde bu tüzüğe göre bir rehin hakkı mevcutsa bu rehin hakkı sona ermeden yeni bir rehin hakkı tesis edilemeyeceği düzenlenmiştir. Aynı hayvan üzerinde daha önceden başka bir rehin olduğu, yeni rehin hakkı kurulduktan sonra icra memuru tarafından öğrenilmesi halinde bu durum icra memuru tarafından taraflara tebliğ edilir. Taraflar, bu tebliğden itibaren 15 gün içinde rehnin son bulduğunu beyan eden belge ibraz ederlerse yeni kurulan rehin kaydı muhafaza edilir. Bu duruma ek olarak taraflar, 15 günlük süre içerisinde rehnin kaldırılması için bir dava açıldığını beyan ederlerse, icra memuru bu davanın sonucunu beklemek zorundadır.

HRT md. 9 gereği hayvan rehni talebi hayvanın bakılıp tutulduğu yer olarak kabul edilen mutad yeri icra müdürlüğüne yapılmalıdır. Hayvanın mutad yerinin belirlenmesinde o yerde bulunan veteriner hekim tarafından verilecek belge rol oynamaktadır. Veteriner hekim tarafından hayvanın mutad yeri konusu tereddüte düşülmesi halinde ise hayvan sahibi olan kişinin bulunduğu yer icra müdürlüğünde sicil tutulur.

Rehin vermenin doğal bir sonucu olarak rehin konusu hayvan üzerinde rehin verenin tasarruf hakkı kısıtlanmış olur. Fakat hayvan rehni sicilinin olumlu etkisinin olmamasından kaynaklı olarak rehnin varlığını bilmeden iyi niyetle hayvan üzerinde ayni hak kazanan üçüncü kişilerin bu kazanımları korunmaktadır. Bu durumda rehin verenin yükümlülüğünü ihlal etmesinden kaynaklı olarak sorumluluğu doğar.[43]

HRT md. 6’ya göre hayvan rehni sicili tutulmasına ilişkin işlemler aleyhine Adalet Bakanlığı nezdinde itiraz edilebilir. Bakanlık tarafından verilen karara karşı ilgililerin Danıştay’a dava açma hakkı bulunmaktadır.

D. Rehnin Sona Ermesi Hayvan rehninin teslimsiz rehin türü olduğu ve uygun düştüğü ölçüde teslime bağlı taşınır rehni hükümlerinin hayvan rehninde de uygulanacağı değerlendirildiğinde zilyetliğin kaybı haricinde teslime bağlı taşınır rehnini sona erdiren sebepler hayvan rehni için de geçerli olduğu kabul edilmelidir. Hayvan rehni sicile kayıtla geçerlilik kazanacağı gibi sicilden terkin ile de sona erdirebilir.

HRT md. 18’de sicil kaydının silinmesi halleri sıralanmıştır. Buna göre rehin alacaklısı tarafından yazılı izin verilmişse rehin sona ermektedir. Hayvan rehninin mevcut olmadığı veya sona erdiği kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabitse veya hayvan rehni paraya çevrilme yolu ile sona ermişse bu durum zaten sona ermiş bir rehnin sicile de yansıtılması için kayıt silinmektedir. Rehnin sicilinden itibaren 3 yılı doldurmuş bulunan kayıtların HRT’de belirtilen usul ve sürede rehin alacaklısı tarafından yenilenmesi talep edilmemişse veya hayvanın mutad yerinin değişmesi halinde eski icra müdürlüğündeki kayıt silinir.

TMK md. 946’ya göre muaccel olan borç ödenmediği takdirde rehin alacaklısı tarafından rehin konusu hayvanın paraya çevrilmesi talebi ile alacak tahsil edilir. Rehnin paraya çevrilmesi ise İİK hükümleri çerçevesinde gerçekleşmektedir. Ancak uygulamada icra müdürlüğü vasıtasıyla satılan taşınırların değerlerinden daha düşük bir değere satılması gibi durumlarla karşılaşıldığı için öğretide borç muaccel olduktan sonra tarafların anlaşarak icra müdürlüğü haricinde taşınırı satarak borcun ödenmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir.[44]

III. TİCARİ İŞLEMLERDE TAŞINIR REHNİ KAPSAMINDA HAYVAN REHNİ

A. Genel Olarak Ülkemizde özellikle ticari işletmelerde nakit döngüsünde yaşanan sorunlar sebebiyle işletmelere finans kaynaklarına erişimin kolaylaştırılması amacıyla 2017 yılında TİTRK yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla mevzuatımıza yeni bir teslimsiz ve sicile kayıt gerektiren taşınır rehni türü kazandırılmıştır. Teslimsiz taşınır rehninin kurulması ticari hayatta büyük kolaylık sağladığı kabul edilmektedir. Özellikle ticari işletmelerde taşınır eşyaların alacaklıya teslimi halinde ticari faaliyetin büyük ölçüde olumsuz etkileneceği düşünüldüğünde teslime dayalı olmayan rehinlerin önemi daha da artmaktadır. Bu itibarla Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu da yine TMK’da yer alan genel düzenlemelere bir seçenek olarak getirilmiştir. Bu kanun hükümlerinin de taşınır rehnini düzenlediği dikkate alındığında TMK’da düzenlenen taşınır rehni hükümleri açısında tamamlayıcı hükümler içerdiği için öğretide ikincil mevzuat olarak da tanımlanmaktadır.[45] Nitekim TİTRK md. 1’de kanunun amaçları olarak teslimsiz taşınır rehninin yaygınlaştırılması, rehin konusu taşınırların kapsamının genişletilmesi, taşınır rehninde aleniyet sağlanması ve kurulan rehnin paraya çevrilmesinde ek seçenekler sunulması olduğundan bahsedilmiştir. Kanunun 3. Maddesinde ise bu kanuna tabi rehin sözleşmesinin; kredi kuruluşları ile tacir, esnaf, çiftçi, üretici örgütü, serbest meslek erbabı gerçek ve tüzel kişiler arasında veya tacirler ile esnaflar arasında kurulabileceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere rehin sözleşmesinin tarafları oldukça geniş tutularak bu kanun kapsamında teslimsiz taşınır rehni kurulmasının yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Yine kanunun 5. maddesinde ise rehin konusu oldukça geniş olarak açıklanmış ve maddenin d bendinde hayvanların da bu kanun kapsamında rehne konu edilebileceği belirtilmiştir. Kanunun yukarıda belirtilen amaçları kapsamında aleniyetin sağlanması amacıyla “Rehinli Taşınır Sicili” kurulmuş olup; bu sicilin kurulma yetkisi Ticaret Bakanlığına verilmiştir. Bakanlık ile Türkiye Noterler Birliği tarafından imzalanan protokol[46] kapsamında ise sicil ve rehne ilişkin işlemler noterler tarafından yerine getirilmekte; sicil merkezi ise Türkiye Noterler Birliği olarak belirlenmiştir.

Kanunun isminden de anlaşılacağı üzere bu kanun kapsamında rehin ancak ticari işlemlerde verilebilir. Ancak kanun metninde ticari işlemin ne olduğu tanımlanmamıştır. Her ne kadar ticari işlem teriminden ticari iş kavramı olduğu düşünülse de TİTRK md. 3’e göre rehin sözleşmesinin tarafları incelendiğinde kanun koyucunun yalnızca tacirlere bu sözleşme tarafı olma hakkı vermediği esnaf ve çiftçilerinde bu kanun kapsamında rehin sözleşmesi tarafı olabilecekleri göz önüne alınarak bu hususun doğru olmadığı kabul edilmelidir. Ticari işlemi mesleki veya işletme faaliyetleri kapsamında kazanç elde etme amacı güdülen her türlü işlem ve fiil olarak tanımlamak doğru olacaktır.[47]

Ticari İşlemlerde Rehin Hakkının Kurulması ve Temerrüt Sonrası Hakların Kullanılması Hakkında Yönetmelik[48] uyarınca ticari işlemlerde taşınırın rehninin kurulması için öncelikle bir rehin sözleşmesinin imzalanması ve bu rehnin sicile tescili gerekmektedir. Burada önemli olan husus TMK’da rehin sözleşmesi için bir şekil şartı öngörülmemiş iken TİTRK ile rehin sözleşmesine şekil şartı getirilmiştir.[49] TİTRK md. 4’ e göre rehin sözleşmesi elektronik ortamda güvenli elektronik imza ile veya yazılı şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Yazılı şekilde düzenlenen rehin sözleşmesi söz konusu ise bu sözleşmenin taraflarca imzalanıp noterde onaylanması veya doğrudan sözleşmenin rehinli taşınır sicili yetkilisi önünde imzalanması gerekmektedir. TİTRK md. 12/1’e göre rehin sözleşmesinde tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi tarafların iradelerine bırakılmıştır. Bunun yanı sıra kanunda rehin alacaklısının rehne konu taşınırı denetleme hakkı, rehin konusu taşınırın zilyedinin taşınırın değerini düşüren davranışlarının yasaklanmasını hâkimden talep etme ve bu konuda oluşan zararını talep etme gibi bazı hak ve yükümlülükler de hüküm altına alınmıştır.[50]

TİTRK md. 7’de rehnin kapsamı belirlenmiş ve bu maddeye göre rehnedilen taşınırın gelecekteki her türlü faiz, sigorta gibi hukuki getirileri ile doğal ürün ve ikamesi mallar, taşınır varlık ile birlikte rehnin kapsamına gireceği belirtilmiştir.

TİTRK md. 9’a göre rehin hakkının şekil şartına uygun yapılan rehin sözleşmesinin sicile tescil edilmesi ile birlikte üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edeceği belirtilmiştir. Ek olarak aynı kanunun 7. maddesinde taşınırın rehinli olduğunu bilmeyen ve bilmesi gerekmeyen iyi niyetli kişilerin de iyi niyetlerinin korunacağı belirtilmesiyle sicilin olumlu etkisinin olmadığı görülmektedir. Bu noktada bu durumun aleniyetin sağlanması için kurulan sicil sistemi ile uyuşmayan bir hüküm olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.[51]

TİTRK md. 11’e göre aynı taşınır üzerinde birden fazla rehin kurulması mümkündür. Şayet aynı taşınır üzerinde birden fazla rehin kurulurken derece sırası belirtilmemiş ise rehin alacaklılarının önceliği rehnin kurulma anına göre belirlenir.

Taşınır rehni ile ilgili daha önce de belirtildiği gibi alacak güvence altına alınmış olup; borcun ödenmemesi durumunda alacaklı tarafından rehin konusu teminat kural olarak paraya çevrilerek alacak tahsil edilir. TMK md. 949’a göre borç ödenmezse veya alacak bir şekilde tahsil edilemezse rehin konusu taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair taraflar arası anlaşma geçersiz olacaktır. Öğretide “lex commissaria” yasağı olarak bilinen bu duruma göre rehin hakkının alacaklıya taşınır üzerinde bir ortaklık veya mülkiyet hakkının sağlamaması gerekmektedir.[52] Roma hukukundan bu yana uygulanan bu yasakla, zayıf durumda olan borçlu korunmak istenilmiş, haksız işlemlerle borçlunun malı üzerindeki mülkiyetin alacaklıya geçmesi engellenmiştir.[53] Kanunun amacına uygun olarak alacağın güvence altına alınması konusunda seçenekler sunan TİTRK kapsamındaki rehinde ise bu yasağa istisna getirilmiştir. Buna göre borçlu tarafından borç zamanında ifa edilmediği takdirde alacaklının genel hükümlere göre takip başlatması yanında alacaklıya ayrıca rehin konusu taşınırın mülkiyetinin devrini talep etme, alacağı varlık yönetim şirketine devretme, zilyetliğin devrine konu olmayan taşınırı kiralama veya lisans hakkını kullanma gibi seçenek haklar da sunulmuştur (TİTRK md. 14).

Son olarak alacağın sona ermesini düzenleyen TİTRK md. 15’e göre yabancı ve Türk hukukuna tabi rehin alacaklısı tarafından ayrım yapıldığı görülmektedir. Bu hükme göre alacağın sona ermesinden itibaren yabancı hukuka tabi rehin alacaklısı için otuz, Türk hukuka tabi rehin alacaklısı için on beş iş günü içerisinde rehnin sicilden terkinin talep edilmesi gerekmektedir. Bu yükümlülüğün ihlali halinde ise borçlunun şikâyeti üzerine T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından alacağın onda biri tutarında alacalı aleyhine idari para cezası uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

B. TMK’da Düzenlenen Hayvan Rehni ile Birlikte Değerlendirme TİTRK kapsamında daha önceden rehne konu olabilecek taşınırlar md. 5’te sayılanlar ile sınırlandırılmış olsa da, kanun maddesinde 15.02.2018 tarihinde yapılan değişiklikle bu sınırlandırılma kaldırılmış ve md. 5’te sayılanlar ve benzeri her türlü taşınır üzerinde TİTRK kapsamında rehin tesis edilmesi sağlanmıştır. Bu maddenin d bendine göre hayvanlar üzerinde de rehin hakkı kurulabilmektedir. Ancak TİTRK md. 8/3’e göre “Diğer kanunlar uyarınca bir sicile tescili zorunlu olan taşınır rehinlerine ilişkin hükümler saklıdır. Bu taşınır varlıklar üzerinde bu Kanun kapsamında Sicile tescil edilmek suretiyle rehin tesis edilmez”. Bu hususta TMK’da belirtilen hayvan rehni ile TİTRK kapsamında hayvan rehni arasındaki ilişkinin incelenmesi önem arz etmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi TMK kapsamında hayvan rehni özel olarak düzenlenmiş ve teslimsiz rehin olarak md. 940’da hüküm altına alınmıştır. Konu ile ilgili öğretide baskın olan görüşe göre kanun koyucu tarafından TİTRK ile taşınır rehninin kapsamı genişletilmiş ve teslime bağlı olmayan bu rehin türünün yaygınlaştırılması amaçlanmış olup; TİTRK’da açıkça hayvanların rehnedilebileceği belirtilerek hangi tür hayvanların bu kanun kapsamına dâhil edildiği belirtilmediğinden dolayı çiftlik hayvanı olup olmadığına bakılmaksızın her türlü hayvanın bu kanun kapsamında rehne konu edilmesi gerektiği savunulmaktadır.[54] Bu görüşe göre TİTRK md. 8/3’te belirtilen farklı kanunlar bakımından bir sicile tescili zorunlu olan taşınır kavramından yalnızca motorlu taşıtların anlaşılması gerekmekte olup; TMK’da hayvanlar için sadece yetkili makamlar tarafından izin verilen kuruluşlar ve kooperatifler için özel bir sicile kayıt tutularak rehin imkânı verildiğinden ve hükmün amacının hayvan rehni için bir alternatif oluşturmak olduğundan dolayı hayvanların bu hükme dâhil olmadığı savunulmaktadır.[55] Her ne kadar TİTRK md. 8/3 hükmünde herhangi bir sicil ayrımı yapılmadığı gibi bu duruma herhangi bir istisna da getirilmemiş olsa da TİTRK md. 5/2’de belirtilen “Bu varlıkların rehni diğer kanunlarca bir sicile tescilini gerektiriyorsa bu rehin ilgili sicillere bildirilir. Bu varlıklar üzerinde diğer kanunlar uyarınca önceden bir rehin hakkı tesis edilmiş olması hâlinde bu Kanun çerçevesinde tesis edilerek bildirilen rehin sonraki sırada yer alır” hükmü konu ile birlikte değerlendirildiğinde yalnızca çiftlik hayvanlarının TİTRK kapsamında rehne konu edilebileceği görüşünün kanun amacına uygun olduğu kanaatindeyiz.

SONUÇ Hayvanlar, günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayvanların gerek sosyal gerekse ekonomik olarak hayatımızın içerisinde olmaları, aynı zamanda insan varlığından ayrılan özellikleri olsa da insana benzer duyguları olan ve kendilerine has karakterleri olan birer canlı varlıklar olmaları hususunda kendilerine özgü bir hukuki kişiliklerinin olmaları gerekmektedir. Bu durumda hayvanların kişiler gibi hak ve yükümlülüklere sahip olmamaları da bunun doğal bir sonucu olacaktır.

Hayvanlar üzerinde kişilerin mülkiyet hakkı olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Yasal mevzuatta bulunan hükümler bir bütün olarak incelendiğinde yalnızca çiftlik hayvanları üzerinde bir mülkiyet hakkının kurulabildiği kabul edilmelidir. TMK md. 940’da düzenlenen hayvan rehni de madde gerekçesi kapsamında yalnızca çiftlik hayvanları için geçerlidir. TİTRK md. 5/d’ye göre de hayvan rehni mümkün kılınmıştır. Bu kanun da TMK’ya alternatif olarak değerlendirilip çiftlik hayvanlarının bu kanun kapsamında da rehne konu olabilmesi mümkündür. Öğretide baskın olan görüşe göre TMK kapsamında çiftlik hayvanları rehne konu olsa da ev ve süs hayvanlarının TİTRK kapsamında rehne konu olabileceği görüşüne katılmıyoruz. Zira ev hayvanları ile ilgili mevzuatta doğrudan kişilere mülkiyet hakkı tanınmadığı gibi HKK kapsamında yalnızca kişilere bu hayvanlar üzerine bakım yükümlülüğü getirilmiştir. Genel anlamda ev hayvanlarının HKK gereği haczi mümkün olmadığı gibi rehne de konu edilmemesi gerekmektedir. Bu konuda mevcut olan tartışmaların sona ermesi için yasa koyucunun açık bir hükümle hayvanların hukuki statülerini belirlemesi gerekmektedir.

TİTRK, TMK’dan farklı olarak rehin sözleşmesine şekil şartları getirmiştir. Ancak her iki kanunda da rehin teslimsiz ve sicile kayıtla kurulmaktadır. Her ne kadar sicilin olumsuz etkisinin varlığı söz konusu olsa da her iki sicilde de sicilin olumlu etkisi bulunmamaktadır. Bu itibarla rehni bilmeyen ve bilmesi gerekmeyen kişilerin iyi niyetleri korunmaktadır ki bu durum kanaatimizce aleniyet ilkesine aykırıdır.


[1] Eskişehir Barosu Serbest Avukat, ORCID ID: https://orcid.org/0000-0002-3766-3858. [2] RG; T. 16.09.1965, S. 12102. [3] RG; T. 24.08.1966, S. 12388. [4] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; Eşya Hukuku, 17. Baskı, İstanbul, 2014, s. 1022. [5] Sarısözen, M. Serhat; “İcra ve İflas Hukukunda Canlı Haczi”, EÜHFD, C. 10, S. 2, 2015, s. 54. [6] Cumalıoğlu, Emre; “Medeni Hukukta Hayvan Hakları ve Hayvanlar Üzerindeki Hak”, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’A Armağan, C. 19, Özel Sayı, 2017, s. 575. [7] Koçhisarlıoğlu, Cengiz / Söğütlü Erişgin, Özlem; “Hayvanın Hukuki Konumu”, Yaşar Üniversitesi Elektronik Dergisi, C. 2, Özel Sayı, 2013, s. 1705. [8] https://www.wired.com/2014/12/orangutan-personhood (E.T.: 18.04.2021). [9]https://talkingpointsmemo.com/world-news/peta-monkey-selfie-copyright-lawsuit (E.T.: 18.04.2021). [10] Koçhisarlıoğlu, Cengiz; s. 1716. [11] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1004. [12] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1004. [13] Cumalıoğlu, Emre; s. 575. [14] Cumalıoğlu, Emre; s. 577. [15] Cumalıoğlu, Emre; s. 582. [16] Cumalıoğlu, Emre; s. 586. [17] RG; T. 22.11.2014, S. 29183. [18] Cumalıoğlu, Emre; s. 599. [19] Cumalıoğlu, Emre; s. 589. [20] Cumalıoğlu, Emre; s. 590. [21] Cumalıoğlu, Emre; s. 598. [22] Cumalıoğlu, Emre; s. 600. [23] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; “Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Üzerine Düşünceler”, MÜHFAD, C. 25, S. 2, 2019, s. 1417. [24] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 995. [25] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1001. [26] Acar, Faruk; Rehin Hukuku Dersleri, İstanbul, 2015, s. 2. [27] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 995. [28] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 999. [29] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1002. [30] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1003. [31] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1005. [32] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1005. [33] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1022; Baydak, Ecrin; Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni, 2018, İstanbul, s. 122. [34] Ayan, Mehmet; Eşya Hukuku III (Sınırlı Aynî Haklar), 8. Baskı, Ankara, 2017, s. 290 (naklen Baydak, Ecrin; s. 121). [35] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1023. [36] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1023. [37] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1434. [38] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1023. [39] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1024. [40] Sirmen, Lale; Eşya Hukuku, Ankara, 2016, s. 646. [41] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1010. [42] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1011. [43] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1026. [44] Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; s. 1017. [45] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1418. [46]Türkiye Noterler Birliği 28.12.2016 tarih, 22964 sayılı yazısı, http://cdn01.tnb.org.tr/uygulama/tares/genelyazi195.pdf (E.T. 25.04.2021). [47] Antalya, Gökhan / Acar, Faruk; Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni (6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Çerçevesinde İlk Tespitler), İstanbul, 2017, s. 10 (naklen Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1423). [48] RG; T. 31.12.2016, S. 29935. [49] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1429. [50] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1443. [51] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1441. [52] Bergh, Van Den; “The Development Of the Landlord’s Hypothec”, A Journal Of Legal History, C. 15, S. 1, 2009, s. 157. [53] Bergh, Van Den; “The Development Of the Landlord’s Hypothec”, A Journal Of Legal History, C. 15, S. 1, 2009, s. 158. [54] Baydak, Ecrin; s. 123. [55] Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; s. 1434.


KAYNAKÇA


1. Acar, Faruk; Rehin Hukuku Dersleri, İstanbul, 2015.

2. Baydak, Ecrin; Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni, 2018, İstanbul.

3. Bergh, Van Den; “The Development of The Landlord’s Hypothec”, A Journal Of Legal History, C. 15, S. 1, 2009, s. 155-167.

4. Cumalıoğlu, Emre; “Medeni Hukukta Hayvan Hakları ve Hayvanlar Üzerindeki Hak”, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Şeref ERTAŞ’A Armağan, C. 19, Özel Sayı, 2017, s. 573-610.

5. Koçhisarlıoğlu, Cengiz / Söğütlü Erişgin, Özlem; “Hayvanın Hukuki Konumu”, Yaşar Üniversitesi Elektronik Dergisi, C. 2, Özel Sayı, 2013, s. 1691-1725.

6. Oğuzman, M. Kemal / Seliçi, Özer / Oktay Özdemir, Saibe; Eşya Hukuku, 17. Baskı, İstanbul, 2014.

7. Sarısözen, M. Serhat; “İcra ve İflas Hukukunda Canlı Haczi”, EÜHFD, C. 10, S. 2, 2015, s. 53-96.

8. Sirmen, Lale; Eşya Hukuku, Ankara, 2016.

9. Uyumaz, Alper / Türk, Mehmet Cemil; “Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Üzerine Düşünceler”, MÜHFAD, C. 25, S. 2, 2019, s. 1416-1456.





Comments


© 2021 All rights reserved by Seyhan + Partners

bottom of page