top of page

MARKANIN KULLANILMASINDA GENEL ŞARTLAR

Stj. Av. İrem Süda ÇALIŞIR

GİRİŞ


Günümüzde gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak da artış gösteren mal ve hizmet çeşitliliği sonucu marka kullanımının önemi de bir hayli artmıştır. Dolayısıyla 1995 yılında yayınlanan ve az da olsa yol gösteren Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde kararname yetersiz geldiğinden yeni bir kanuna ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç nedeniyle Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) 10.01.2017 tarihinde 29944 sayılı Resmî Gazetede yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. İşbu kanunun marka hakkında bilgi sahibi olması gereken gerek gerçek kişiler gerek de tüzel kişiler açısından iyi anlaşılması önem arz etmekte olup bu çalışmada öncelikle markanın tanımından ve unsurlarının neler olduğundan bahsedilecek akabinde marka türleri hakkında detaylı açıklamada bulunulacak ve bu kapsamda SMK ile hüküm altına alınan marka olamayacak işaretlerden söz edilecektir.


A. MARKANIN TANIMI VE UNSURLARI


Hukukumuzda her ne kadar markanın tanımına açıkça yer verilmemiş olsa da mülga MarKHK m. 5 ve SMK m. 4’de dolaylı olarak yapılan tanımlardan yola çıkılarak marka, “Bir işletmenin mal veya hizmetlerinin; sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi kullanılarak diğer işletmelerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan işaretlerdir.” şeklinde tanımlanabilir.[1] Bu tanım dikkate alındığında marka kavramından söz edebilmek için iki temel unsurun bulunduğu görülecek olup işaret ve işaretin ayırt edici özelliğinin bulunması durumunda markadan söz edilebilecektir.[2] Bu iki temel unsurun yanında sicilde gösterilebilir olma unsurunu da taşıması gerekmektedir.


1. Ayırt Edici Özellikte Olması


Markanın en temel unsuru ayırt edici özellikte olması olup gerek Mülga MarKHK m. 5 gerek de SMK m. 4’te marka tanımı yapılırken bu unsura açıkça yer verilmiştir.[3] Marka kavramının unsurlarının esas unsur ve yardımcı (tali) unsurlardan oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu kapsamda esas unsur, markanın ayırt ediciliğini ifade eden unsur olarak karşımıza çıkmaktayken yardımcı unsur, esas unsura bağlı olan ve kendine özgü ayırt edicilik özelliğini barındırmayan unsur olarak düşünülebilir.[4] Esas unsur, markayı kullanan şirkete özgü olarak ayırt edici özellik barındırması gerekmekteyken yardımcı unsurda böyle bir şartın varlığı aranmamaktadır. Ayrıca markayı ifade eden işaretin bir anlam ifade etmesi gerekmeyip sadece ayırt edici özellik taşıması gerekmektedir. Bu haliyle anlamsız gelen işaretler aslında markayı kullanan firmaya özgü olarak o firmanın diğerlerinden ayırt edilmesine yarayacaktır.[5]


2. İşaret Unsurunun Olması


Markanın ikinci temel unsuru olarak karşımıza çıkan işaret unsuru ise mülga MarKHK m. 5 ve SMK m. 4 hükmü ile düzenlenen “kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” şeklindeki tanımı kapsamaktadır. Bu tanımda açıklanan işaretleri tek tek incelemek, yardımcı unsurların neler olduğunun daha iyi anlaşılmasına olanak sağlayacaktır. İlgili tanımda ilk olarak belirtilen sözcükler; ayırt edici özelliği bulunan, Türkçe veya yabancı dilde bulunan tüm kelimeleri kapsar.[6] Bu sözcüklerin anlamsız olamayacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yer almadığından anlamsız sözcükler de marka olarak tescil edilebilirler.

Marka olarak tescil edilebilecek sözcüklerin coğrafi yer isimleri olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır.[7] Bu noktada sadece coğrafi yer isminin markanın tescili bakımından o yer ile coğrafi markanın ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceğinin tespiti gerekmektedir. Eğer markayı oluşturan coğrafi yer ismi, coğrafi yer ile özdeşleşen ürün veya hizmet için tek başına veya asıl unsur olarak kullanılıyor ise bu markanın tescili mümkün olmayacaktır. Yargıtay’ın bu konudaki görüşüne ilişkin emsal karar, “…Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ves dosya kapsamına göre, tescil edilmiş markalar için TPE aleyhine dava açılamayacağı, markanın asıl unsurunun "..." ibaresi olduğu, bu ilçenin "..." ile bütünleştiği, coğrafi bölge, kent veya ilçe ile özdeşleşen ürün veya hizmet için coğrafi adın tek başına veya asıl unsur olarak markasal tescilinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davalı TPE aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine, davalı ... adına tescilli 2006/33773 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Kararı, davalı .... vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı Barşı İdiz vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…” şeklindedir.[8]

Kişi adları ve soyadlarının da uygulamada sık sık marka olarak tescil edildiği görülmektedir. Kişilerin isimleri veya soy isimleri yanında sanatçı ismi, takma isim veyahut ticaret unvanlarının marka olarak tescil edilmesinin önünde de ayırt edici olma özelliği dışında herhangi bir engel bulunmamaktadır. Kişi ve kişi adlarının kullanılmasında en çok ünlülerin tanınırlığının kullanılarak marka tescili talebinde bulunma söz konusudur. Bu noktada markayı tescil ettirme talebinde bulunanın ünlü kişiden izin almış olması gerekmektedir.[9] İzin hususunda bir istisna vardır ki, evlilik sırasında kocasının soyadını kullanarak marka tescil ettiren kadın boşandıktan sonra da markayı kullanabilecektir.[10]

Mülga MarKHK m. 5 ve SMK m. 4’te marka tanımında yer alan bir diğer husus da şekillerdir. Şekil sözlük anlamı olarak; bir nesnenin çevresi, yüzeyi gibi dış görünüşüne bağlı genel bir tanımı ifade etmektedir. Yine işaretin de ayırt edici özellik taşıması gerekmektedir. İşaretin belli kalıplarda olması gerekmediği gibi her türlü resim, bir insanın fotoğrafı da marka olarak kullanılabilmektedir. Keza şeklin iki boyutlu olması şart olmayıp üç boyutlu da olabilir.[11] Örneğin Türkiye’de tescilli bulunan Ferrero Rocher, ürünü olan çikolata şeklini üç boyutlu şekilde marka olarak tescil ettirmiştir.

Harfin, harf bütünlerinin veya sayının, sayıların tescil ettirilmesi mümkündür. Bu hususta sayı ve harflerin ayrı ayrı kullanılmasının yanında sayı ve harflerin birlikte kullanılmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu noktada önem arz eden kısım tescil ettirilen sayıların, harflerin özgün şekilde kullanılarak ayırt edici özellik taşımasıdır.[12]

Renklerin marka olarak kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin mülga MarKHK hükümlerinde açık bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle öğretide tartışmalar söz konusu olmuş, ancak SMK’nın yürürlüğe girmesi akabinde m. 4 hükmü ile bu tartışmalara son verilerek renklerin marka olarak tescil edilmesinin önü yasal olarak açılmıştır.[13] Renklerin yanı sıra sesler ve kokuların da marka olarak tescilinin koku yönünden kimyasal bir formüle dönüştürülebilen[14] , ses yönünden ise nota ile ifade edilebilenlerin[15] marka olarak tescil edilebilmesi mümkündür.


3. Sicilde Gösterilebilir Olması


Mülga MarKHK’da düzenlenmeyen ancak SMK m. 4 ile açık şekilde hüküm altına alınan markaların bir diğer niteliği ise sicilde gösterilebilir olmasıdır. Öncesinde sicilde gösterilebilir olma özelliği kısıtlı şeyleri barındırsa da gelişen teknoloji ile birlikte ses ve hologram markalarına ait işaretlerin de sicilde gösterilebilir olmasına imkan tanımasının yanı sıra koku gibi sicilde gösterilmesi zor olan kokuların da marka olarak tecili mümkün hale gelmiştir.[16] Madde metninde açıkça düzenlendiği üzere marka konusu işaretin sicilde açık bir şekilde gösterilebilir olmasının yanında yetkili mercilerce de anlaşılabilir olması gerekmektedir.


B. MARKA TÜRLERİ


Marka türleri; ticari markalar, hizmet markaları, bireysel markalar, ortak markalar, garanti markası, tanınmış markalar, uluslararası markalar ve Avrupa Birliği markası olarak sınıflandırılabilir.

Mal markası olarak da tanımlanabilen ticaret markası, bir şirkete ait ürünleri diğer şirketin ürettiği ürünlerden ayırt etmeye sağlayan işaretler olmasının yanında genel anlamda ilk kez marka koruması sağlanan tür olarak da karşımıza çıkmakta[17] ve markanın kullanımındaki her türlü işlemlerde kullanılabilmektedir.

Hizmet markaları ise aynı şekilde ticaret markaları gibi ayırt edici özelliği olan ve şirketin hizmetlerinin diğer şirketlerin hizmetlerinden ayırmaya sağlayan marka türü olup her türlü hizmet markaya konu olabilecektir. Ulusal boyutta hizmet markaları yönünden koruma ilk olarak 1958 Paris Sözleşmesindeki değişiklik ile sağlanmıştır.[18]

Bireysel markalar; gerçek veya tüzel kişilerin herhangi birine veya kurum, kuruluşa bağlı olmaksızın kullandıkları ve marka korumasından da faydalandıkları markalardır. Ortak marka; işletmeler tarafından oluşan bir grup tarafından kullanılan üretim, ticaret ya da hizmet sebebiyle kullanılan işaretlere denmektedir. Bu markada işletmeler, markanın tümünde hak sahibi olmanın yanında markayı tek başına kullanabilmektedir.[19] Ortak markada diğer marka türlerinden farklı olarak marka kullanım usullerinin belirlenerek bir şartname hazırlanması ve bu şekilde tescil işleminin gerçekleştirilmesi gerekecektir.[20]

Garanti markası SMK’nun 31. Maddesinde; “marka sahibinin kontrolü altında, birden çok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeye yarayan işaretler” olarak tanımlanmıştır. Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere garanti marka ifadesinden söz edebilmemiz için birden fazla firmanın var olması ve bu firmalar için ortak olan genel anlamdaki özelliklerin garanti edilmesi ihtiyacının bulunması gerekmektedir. Ayrıca markanın garanti fonksiyonu sadece işletmeler için değil, işletmelere ait mal ve hizmetler için de söz konusudur.[21] Garanti markası bakımından da ortak markada olması gereken marka kullanım usullerinin yer aldığı bir şartnamenin hazırlanması gerekecek olup[22] garanti marka sahiplerinin bu şartnameye uymaları gerekecektir.[23]

Tanınmış marka toplumlun tüm kesimleri tarafından belli bir bilinirliğe ve tanınırlığa erişmiş, hiçbir hatırlatmaya gerek kalmaksızın zihinlerde belirli bir ürün veya işletme ile çağrışım yapan markaları ifade eder. Tanınmış marka kavramına ilişkin olarak bilinçli olarak gerek ulusal gerek de uluslararası bir tanımlama yapılmamış olup bunun sebebi yapılacak tanımlamalarla veya hükümlerle tanınmış marka kavramının sınırlanabileceği düşüncesidir.[24] Tanınmış markaların, diğer marka türlerine göre ayrıcalıklı bir yönü vardır ki; bu da markanın ülke sınırları içerisinde korunma ilkesinin istisnasını oluşturmasıdır.[25] SMK’ye göre tescilli bir markayla benzer veya aynı olan işaretlerin farklı mal ve hizmet sınıfları için tescili mümkün olabiliyorken tanınmış markalarda benzer veya aynı olan işaretlerin farklı mal ve hizmet sınıflarında tescili mümkün olmamaktadır.[26]

Uluslararası marka, marka korumalarının ulusal boyutta olmasının ve sadece tescili gerçekleştirilen ülke sınırları içerisinde korumadan yararlanması kuralının bir istisnasını oluşturmaktadır.[27] Bu kapsamda bazı uluslararası anlaşmalar yapılarak markaların uluslararası olarak tek bir tescil başvurusunda bulunulması sağlanmış ve uluslararası korumadan yararlanmasına imkân tanınmıştır.[28]

Avrupa Birliği Markası, Topluluk Markası olarak da nitelendirilmekte olup bölgesel bir korumadan söz etmektedir.[29] Bu kapsamda adından da anlaşılacağı üzere bu tescil sistemi yönünden marka korumasından sadece AB üyeleri yararlanmaktadır.


C. MARKA OLAMAYACAK İŞARETLER


Mevzuatımızda marka olarak tescil edilemeyecek işaretler bakımından mutlak ve nispi ret nedenleri düzenlenmiştir.


1. Mutlak Ret Nedenleri


Marka tescilinde mutlak ret nedenleri SMK m. 5 hükmünde düzenlenmiş olup şöyledir; SMK m. 4 uyarınca marka olamayacak işaretler; ayırt edicilik unsuru taşımayan işaretler; ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler; aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler; ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler; malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler; mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler; Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesine göre reddedilecek işaretler; Paris Sözleşmesinin 2. mükerrer 6. maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler; dini değerleri veya sembolleri içeren işaretler; kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler; tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler mutlak ret sebeplerini oluşturmaktadır.

Mutlak ret nedenine konu Yargıtay kararı[30]; “…2) Davacı vekilinin markalar arasındaki benzerlik ile ilgili temyizine gelince; davacının marka başvurusu “DİA + üç yapraklı şekil” redde gerekçe gösterilen markalar ise “DİA + % (yüzde işareti şekli)” görünümünde olup, her iki markada “DİA” ibaresi ortak ise de markalar farklı şekil unsurlarını barındırmaktadır. Marka başvurusunun 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 5/1-ç maddesi uyarınca mutlak sebeple reddi için markalara konu işaretlerin ya tamamen aynı ya da ilk bakışta fark edilemeyecek ölçüde yüksek benzerliğe sahip olması gerekir. Somut olayda şekil unsurları bakımından markalar arasında farklılık bulunduğundan, davacı marka başvurusunun, davalı TPMK tarafından mutlak nedenle reddi kararı yerinde olmadığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”

İşbu kararda marka başvurusunun SMK m. 5/1-ç hükmündeki mutlak sebeple reddedilme şartından bahsedilmiş ve markalara konu işaretlerin şekil unsuru bakımından farklılıklarının bulunduğu kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu belirtilmiştir.


2. Nispi Ret Nedenleri


Nispi ret nedenlerinde mutlak ret nedenlerinin aksine ret sebepleri Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından re’sen dikkate alınmaz ve bir itiraz olmadığı sürece tescil başvurusu kabul edilir. Nispi ret sebepleri bulunan marka başvurusunun tescili henüz gerçekleşmemişse ilgililer bizzat TPMK’ye itirazda bulunabilecekken tescilin gerçekleştirilmiş olduğu durumlarda ilgililer markanın hükümsüzlüğünü dava yoluyla talep edebilecektir.[31]

Marka tescilinde nispi ret nedenleri SMK m. 6 hükmünde açık bir şekilde düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir; ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir; başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir; tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir; tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir; ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir; tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir; kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.”

SONUÇ


Markanın kullanılmasındaki genel şartları incelediğimizde mülga MarKHK mevzuatının yetersiz geldiği, bu sebeple SMK’nin mevzuatımıza girmesi sonucu marka hakkındaki hükümlerin genişlemesiyle beraber marka hakkında daha detaylı bilgiye sahip olacağımız bir kaynağa erişim imkânı oluşmuştur. İşbu hususta SMK’nin dahi yetersiz geldiği alanlar olsa markanın tam olarak ne olduğu ve kullanılmasındaki genel şartların neyi kapsadığı anlaşılmakta olup bu haliyle yeterli bir mevzuattır. Bu mevzuata göre markanın kullanılmasında ayırt edicilik unsuru çok önemsenmiş olup kanaatimizce bu önemseme yerindedir. Şöyle ki; genellikle ticari hayatta karşımıza çıkan markaların kullanılmasındaki en temel amaç, diğer hizmet ve ürünlerden ayrı olarak müşterilerinin hafızasında yer almak olup markanın ayırt ediciliğindeki özgünlük ne kadar fazlaysa müşterinin hafızasında diğer markalardan ayrı bir şekilde yer alma ihtimali de o kadar fazla olacaktır. Bu ayırt edicilik özelliği ise işaretlerin kullanımıyla ortaya çıkacak olup ayırt edici özelliği olan ve sicilde gösterilebilecek her türlü işaret marka olarak tescil edilebilecektir. Keza mutlak ve nispi ret nedenleri incelendiğinde de bu hususa aykırı hususların mutlak ret nedenleri oluştuğunda itiraz olmadan reddi, nispi ret nedenleri söz konusu olduğunda ise itiraz üzerine reddi öngörülmüştür.


[1] KAYA, Arslan, Marka Hukuku, Arıkan Basım Yayın Dağıtım, İstanbul, 2006, s. 13; KAYIHAN, Şaban / YASAN, Mustafa, Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012, s. 140. [2] KAYIHAN, Şaban, Ticari İşletme Hukuku, 5. Baskı, 2018, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s. 135. [3] SONAN DOLUNAY, Fatma, “6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Markanın Kullanılması Zorunluluğu ve Hukuki Sonuçları”, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi, 2021, s. 5. [4] KARAHAN, Sami/ SULUK, Cahit/ SARAÇ, Tahir/ NAL, Temel, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 157. [5] SONAN DOLUNAY, s. 6. [6] SONAN DOLUNAY, s. 6. [7] POROY, Reha / YASAMAN, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, 14. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s. 439. [8] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2014/ 12414, K. 2015 / 7228, T. 28.05.2015, www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T. 30.01.2023. [9] POROY / YASAMAN, s. 441. [10] KARAHAN / SULUK / SARAÇ / NAL, s. 159. [11] POROY / YASAMAN, s. 444. [12] SONAN DOLUNAY, s. 11. [13] SONAN DOLUNAY, s. 12. [14] ARAHAN / SULUK / SARAÇ / NAL, s. 162. [15] POROY, / YASAMAN, s. 449. [16] SONAN DOLUNAY, s. 13. [17] TEKİNALP, Ünal, Fikrî Mülkiyet Hukuku, 5. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s. 370; JEHORAM, C. Tobias / NISPEN van C. / HUYDECOPER, T., European Trademark Law, Alphen aan den Rijn, Kluwer Law International, 2010, s. 16 akt.; SONAN DOLUNAY, s. 15. [18] YASAMAN, Hamdi / ALTAY, S. Anlam / AYAOĞLU, Tolga / YUSUFOĞLU, Fülürya / YÜKSEL, Sinan: Marka Hukuku 556 sayılı KHK Şerhi C. 1, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2004, s. 21. [19] ÇAĞLAR, Hayrettin, Marka Hukuku Temel Esaslar, 2. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2015, s. 27. [20] ÇAĞLAR, Hayrettin, s. 27. [21] SONAN DOLUNAY, s. 18. [22] SONAN DOLUNAY, s. 18. [23] Markanın iptal hallerinden SMK madde 26/1(ç) ile garanti markaları ve ortak markalarının teknik yönetmeliğe aykırı kullanımı söz konusu olduğunda markanın iptal edileceği düzenlenmiştir. [24] DİRİKKAN, Hanife, Tanınmış Markanın Korunması, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003, s. 87. [25] YASAMAN, Hamdi, Marka Hukuku ile İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları IV, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s. 43. [26] DİRİKKAN, Tanınmış Markanın Korunması, s. 85. [27] DİRİKKAN, Tanınmış Markanın Korunması, s. 46. [28] Bknz. Madrid Protokolü. [29] 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünde topluluk markası yerine, “Avrupa Birliği Markası” kavramı kullanılmıştır. [30] Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, E. 2021/ 190, K. 2022 / 3946, T. 24.05.2022, www.sinerjimevzuat.com.tr, E.T. 30.01.2023. [31] SONAN DOLUNAY, Fatma, s. 36.



KAYNAKÇA

1. ÇAĞLAR, Hayrettin: Marka Hukuku Temel Esaslar, 2. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2015.

2. DİRİKKAN, Hanife: Tanınmış Markanın Korunması, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2003.

3. JEHORAM, C. Tobias / NISPEN van C. / HUYDECOPER, T., European Trademark Law, Alphen aan den Rijn, Kluwer Law International, 2010.

4. KARAHAN, Sami/ SULUK, Cahit/ SARAÇ, Tahir/ NAL, Temel: Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2013.

5. KAYA, Arslan: Marka Hukuku, Arıkan Basım Yayın Dağıtım, İstanbul, 2006.

6. KAYIHAN, Şaban / YASAN, Mustafa: Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012.

7. KAYIHAN, Şaban: Ticari İşletme Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018.

8. POROY, Reha / YASAMAN, Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, 14. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012.

9. SONAN DOLUNAY, Fatma: “6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu Kapsamında Markanın Kullanılması Zorunluluğu ve Hukuki Sonuçları”, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi, 2021.

10. TEKİNALP, Ünal: Fikrî Mülkiyet Hukuku, 5. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012.

11. YASAMAN, Hamdi / ALTAY, S. Anlam / AYAOĞLU, Tolga / YUSUFOĞLU, Fülürya / YÜKSEL, Sinan: Marka Hukuku 556 sayılı KHK Şerhi C. 1, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2004.

12. YASAMAN, Hamdi: Marka Hukuku ile İlgili Makaleler, Hukuki Mütalaalar, Bilirkişi Raporları IV, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012.





Comments


© 2021 All rights reserved by Seyhan + Partners

bottom of page