TTK MD. 208 KAPSAMINDA SATIN ALMA HAKKI Av. Ahmet SEYHAN[1]
I. GİRİŞ Dünya genelinde gerek küçük gerekse büyük ölçekli işletmelerde, şirketlerin faaliyetlerine devam edebilmelerini engelleyen birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörler bazen ekonomik olduğu gibi bazen de yönetimsel sıkıntılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Şirketlerde meydana gelen bu sorunlar diğer şirketleri ve hatta dolaylı olarak da ülke ekonomisini etkileyebilmekte ve önüne geçilmezse büyük sorunlara neden olabilmektedir. Şirket bünyesinde iç huzurun korunması, hızlı ve verimli şekilde idari kararların alınması ve şirket birleşme ve bölünmelerinin daha kolay gerçekleşebilmesi konularında olumsuz davranış içerisinde olan pay sahiplerini şirket ortaklığından çıkarma ve satın alma hakları önem arz etmektedir.[2] Bu sebepler şirketlerin idari anlamda bu tür çıkmazlara girmemeleri için çeşitli yasal düzenlemeler yapılması zorunluluğu doğmuştur. Bu yasal düzenlemelerin en önemlisini ülke ekonomisinin en güçlü yapıtaşlarından olan anonim şirketlerde ortaklıktan çıkarma kavramı oluşturmaktadır. Bu çalışmada öncelikle anonim şirketlerde ortaklıktan çıkarma halleri sonrasında Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda hukuk sistemimize giren şirkette hakim paya sahip ortağın azınlığı ortaklıktan çıkarma halleri kısaca açıklanacak olup; akabinde bu hallerden 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 208’de belirtilen Satın Alma Hakkı detaylıca incelenecektir. II. ANONİM ŞİRKETLERDE ORTAKLIKTAN ÇIKARMA Anonim şirketlerde ortaklıktan çıkarılma durumu istisnai bir durum olarak belirtilmiş ve kanunda ağır şartlara tabi tutulmuştur. Bu şartların amacı şirket içerisindeki çıkar çatışmalarının önlenmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
A. ISKAT Iskat müessesi; diğer çıkarma hallerinden farklı olarak[3] pay sahiplerinin TTK’nın 6.bölümünde belirtilen sermaye koyma borcunu ifa etmemesinin bir sonucu olarak düzenlenmiştir. Pay sahibi, sermaye koyma borcunu süresi içerisinde yerine getirmek zorundadır. Aksi durumda, TTK md. 482 gereği iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakılma; söz konusu payı satılıp yerine başkasının alınması ve kendisine verilmiş pay senedinin iptal edilmesi prosedürleri ile karşı karşıya kalabilecektir. Sermaye koyma borcunda temerrüde düşen pay sahibine, şirket yönetim kurulu kararı ile uygulanacak bu işlemlere ıskat denilmektedir. Iskatın uygulanabilmesi için pay sahibinin sermaye koyma borcunu yerine getirmemiş olması tek başına bir sebep değildir; bunun yanı sıra kendisi yeniden ödemeye davet edilmeli ve kendisine ödeme için süre verilmelidir. Bu imkan verilmesine rağmen sermaye borcunu ödemeyen pay sahibi için ıskat yoluna gidilebilir. B. AZINLIĞIN ORTAKLIKTAN ÇIKMASI / ÇIKARILMASI 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 411’de azınlık kavramı dolaylı olarak tanımlanmıştır. Buna göre anonim şirketlerde sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde ise yirmide birini oluşturan pay sahipleri azınlık olarak tanımlanacaktır. Azınlık pay sahipliği kavramı, kanunda özel olarak belirtilmiş ve azınlığa belirli haklar tanınmıştır. Ancak kanun koyucu azınlığı hem hâkim pay sahibinden korumak istemiş hem de azınlık tarafından bu hakların kötüye kullanılması halinde ortaklıktan çıkarma müessesi de düzenleyerek bir denge kurmayı amaçlamıştır. Anonim şirketlerin günümüzde farklı bir takım sosyal ve ekonomik fonksiyonlarının olması ve ticari hayatta önem arz eden bir konumda olmaları nedeniyle bir takım özel düzenlemelere tabi tutulmuşlardır. Günümüzde şirketlerin yapılarının değişime uğradığı, birleşme, bölünme gibi faaliyetlerin sık yaşandığı görülmektedir. Bu durum birçok şirketin ticari hayatlarının devamı için hayati derecede önem arz etmektedir. Anonim şirketlerin bir araya gelerek farklı bir yapı oluşturmaları ya da birbirlerinin paylarının büyük oranını satın almak suretiyle devralma gibi durumlar yaşanabilmektedir.[4] Böyle bir durumda şirket paylarının tamamına yakınının ele geçirilmesi durumunda küçük pay sahiplerinin varlığı şirket idaresi açısında sorunlara neden olabilmektedir. Küçük pay sahipleri, kişisel hırsla hareket edebilir, şirketi kasıtlı olarak zarara uğratmak isteyebilir ya da şirketin işleyişine zarar verici çeşitli yollar deneyerek şirketteki güçlerini geri almaya çalışabilirler. Bu mücadelede birçok şirket işlevsiz hale gelebilir ve ticari hayata ve hatta ülke ekonomisine zarar verilebilir. Aynı sorunlar şirketlerin birleşme ve devralmalarında da ortaya çıkabilmekte ve bu durumda hâkim-bağıl şirketler arasında büyük sıkıntılar yaşatmaktadır. Günümüzde anonim şirketlerde, birleşme ya da diğer bir anonim şirketin paylarının büyük kısmının ele geçirilmesi şeklinde yeni yapılanmaların mevcut olduğu da gözlemlenmektedir. Bir şirketin paylarının tamamına yakınının ele geçirilmesinden sonra hâkim pay sahipleri arasında da menfaat çatışmaları çıkabileceği gibi azınlıkta kalan pay sahiplerinin kişisel hırsları neticesinde şirkete zarar verebilecek davranışları da ortaya çıkabilir.[5] Azınlık pay sahiplerinin genel kurul kararlarına iptal davası açma, oy birliği gerektiren durumlarda karşı oy verme, özel denetçi tayini, yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açma, genel kurulu toplantıya çağırma gibi geniş hakları olduğu dikkate alındığında olası bir menfaat çatışması halinde şirketin işlevsiz kalabilme durumu ortaya çıkacaktır. Ayrıca azınlık pay sahiplerinin, şirketin çıkarlarından çok kendi şahsi menfaatlerini düşünmesi durumunda da yukarıda belirtilen hakların kötüye kullanımı, şirketi büyük zarara uğratabilecektir. Tüm bu hususların yanı sıra şirket içerisinde azınlığın var olması bazı ek masraf gerektirebilmekte ve şirketin işleyişinde zaman kayıpların yaşanmasına yol açabilmektedir.[6] Genel kurul toplantılarında yer temin edilmesi, toplantılara çağrı usulü gibi hususlar bu duruma örnek olarak verilebilir. Payları belirli bir oranın altına düşerek azınlık haline gelen pay sahiplerinin, hem oy hem de sahip oldukları haklarının şirket içerisindeki etkinliği, hâkim pay sahibi şirketin yanında önemli ölçüde azalmaktadır. Bu etkinliğin azalmasıyla birlikte azınlık pay sahiplerinin, kendi menfaatlerini korumaları da büyük ölçüde mümkün değildir. Bu nedenle, ortaklıktan çıkarma hakkının hâkim pay sahibi şirket tarafından kullanılması, her iki tarafın da menfaatine uygun olacaktır. Ortaklıktan çıkarma kavramı, hukuk sistemimizde de yeni bir kavram olup; ilk kez Avrupa Birliği 2004/25/AT sayılı Aleni Pay Alım Tekliflerine İlişkin Direktif ile düzenlenmiştir.[7] Direktifte yer alan düzenlemeler uyarınca çıkma ve çıkarılma haklarının kullanılabilmesi için hâkim şirket pay sahibinin %90 oranında paya sahip olması gerekmektedir. Direktifin 15.maddesinde bu oranının %95’e kadar yükseltilebileceği belirtilmiştir. Direktifin düzenlenmesindeki en önemli amaç, hâkim şirket tarafından şirketteki payların tamamı ele geçirilmesini müteakip azınlığın şirket yönetimine engel olması tehdidini bertaraf ederek şirket için barışın sağlanmasının sağlanmasıdır.[8] Ülkemiz yasal düzenlemelerinde belirtilen azınlığın ortaklıktan çıkarılması ve çıkma halleri aşağıda açıklanacak olup; bu hallerden “haklı fesih” ve “hâkimiyetin kötüye kullanılması” halleri, hâkim şirketin talebi doğrultusunda gerçekleşmediği için diğer hallerden ayrılmaktadır. [9]
1. HAKLI NEDENLE FESİH TTK md. 531’de hükme bağlanan haklı nedenle fesih müessesine göre; haklı sebeplerin mevcut olması durumunda sermayenin en az onda birini (halka açık anonim şirketlerde yirmide bir) temsil eden pay sahipleri, şirketin feshi talepli dava açabilirler. Bu dava bozucu yenilik doğuran bir dava olup[10]; yetkili ve görevli mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesidir. Bu durumda hâkime geniş bir yetki bırakılmış; somut olayın koşullarına göre hâkim, şirketin feshine karar verebileceği gibi, davayı açan ortağın payının değerinin ödenmesi yoluyla ortaklıktan çıkarılmasına da karar verebilir. Haklı sebeple fesih kurumu, şahıs şirketlerinde oy birliğinin sağlanamadığı hallerde kullanılırken; anonim şirketlerde ise azınlığın haklarını koruma amacıyla yasa koyucu tarafından düzenlenmiştir.[11] Belirtmek gerekir ki, madde hükmünde haklı sebep kavramı yoruma açık bırakılmış, nelerin haklı sebep sayılacağı konusu yargı içtihatlarına ve doktrine bırakılmıştır.[12] 2. BİRLEŞME HALİNDE ÇIKARMA Birleşme kavramı, iki ya da daha çok şirketin malvarlıklarını koruyarak içlerinden birinin çatısı altında ya da yeni kurulacak bir şirket altında birleşmek suretiyle gerçekleştirdikleri eylem olarak tanımlanabilir.[13] Birleşme işlemi, şirketlerin ekonomik olarak büyümelerinde büyük önem arz etmektedir. Hal böyle iken Türk Ticaret Kanunu’nda birleşme sürecinde bu duruma karşı çıkan pay sahiplerine ortaklıktan çıkma hakkı düzenlenmiştir. Birleşme işleminde esas olan ortaklığın devamı ilkesi[14] iken; birleşmeye karşı çıkılması halinde bu işlemin engellenmemesi için yasa koyucu bu ilkeye bazı istisnalar getirmiştir. TTK’nın 141.maddesinde birleşme durumunda ortaklara, yeni durumda ortaklık haklarının korunması ya da ayrılma akçesi ile şirketten çıkma hakları düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinin birinci fıkrasında bir seçimlik haktan bahsetmiş olmakla birlikte aynı maddenin ikinci fıkrasında birleşmeye katılan şirketlere birleşme sözleşmesinde, sözleşmenin mevcut hakların %90 oranında olumlu oyla onaylanması şartıyla sadece ayrılma akçesinin verilmesi hakkı tanınmıştır.[15] Böylelikle şirket sermayesinin en az %90’nını elinde tutan hâkim pay sahibine, birleşme ile birlikte azınlığı ayrılma akçesi verilmek suretiyle ortaklıktan çıkarma hakkı tanınmıştır.[16] Azınlık ise, TTK’nın 191.maddesine göre ayrılma akçesinin miktarına karşı dava yoluna gidebilir ve mahkemeden denkleştirme akçesi talep edebilir. Bu şekilde her iki tarafa da haklar tanınarak hem şirket menfaati hem de azınlığın menfaatinin korunması amaçlanmıştır. 3. HÂKİMİYETİN KÖTÜYE KULLANILMASI Türk Ticaret Kanunu md. 202 uyarınca; hâkim şirketin, bağlı şirket üzerindeki hâkimiyetini kötüye kullanması engellenmek istenilmiş ve kötüye kullanım durumu yaptırıma tabi kılınmıştır. Madde hükmü ile hâkim şirketin bağlı şirketi kanunda örnek olarak sayılı hallerde kayba uğratması halinde hâkim şirkete, bu kaybı o faaliyet yılı içerisinde denkleştirmek veya aynı faaliyet yılı içerisinde bu kaybı ne şekilde denkleştireceğini bildirerek bağlı şirkete istem hakkı sunma yükümlülüğü getirilmiştir.[17] Hâkim şirket, bu yükümlülüğünü hiç ya da zamanında yerine getirmezse, bağlı şirketin her bir pay sahibine hâkim şirkete ya da bu kayba neden olan yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat talebinde hakkı tanınmıştır. Açılan bu dava sonucunda mahkeme, taleple bağlılık ilkesine istisna olarak[18], kendiliğinden tazminat talebi yerine hâkim şirketin pay sahiplerinin paylarını satın almasına karar verebilir. Ayrıca madde metninde hâkime çok geniş takdir yetkisi tanınmış olup; hâkim, uygun gördüğü başka bir çözüme de karar verebilmektedir. Bu noktada önemli olan bir diğer husus ise, yasa metninde dava açma hakkı bağlı şirkete değil, bağlı şirketin pay sahiplerine ve alacaklılarına tanımış olmasıdır. Buna sebep olarak doktrinde bağlı şirket yetkilileri ile hâkim şirket yetkililerinin karşı karşıya gelmesinin bağlı şirket açısında olumsuz sonuçlar doğurabilme ihtimali olduğu değerlendirilmiştir.[19] Yine TTK’nın md 208/2’ye göre; hâkim şirket tarafından haklı sebep olmadan gerçekleştirilen birleşme, bölünme tür değiştirme, fesih, esas sözleşmede önemli değişiklikler gibi işlemlerde genel kurul kararına ret oyu verip bu durumu tutanak altına alan veya yönetim kurulu kararına yazılı itiraz eden pay sahibine hâkim şirketten zararın tazminini veya paylarının satın alınmasını talep etme imkânı verilmiştir. Bu konuda dava zamanaşımı süresi 2 yıl olup; süre, genel kurul kararının verildiği ya da yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten itibaren başlamaktadır. Bu fıkrada açıkça pay sahiplerinin paylarının satın alınmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiş olup; açılacak davada hâkimin, 1 fıkradan farklı olarak taleple bağlı olacağı kabul edilmelidir.[20]
4. HÂKİM ŞİRKETİN SATIN ALMA HAKKI Türk Ticaret Kanunu md. 208’de hâkim şirkete, belirli şartlar altında azınlık pay sahiplerinin paylarını satın alabilme hakkı tanımıştır. Buna göre bir hâkim şirket şayet bir sermaye şirketinin doğrudan veya dolaylı olarak pay ve oy haklarının en az %90’ına sahipse ve bağlı şirketteki azınlık pay sahipleri şirket faaliyetlerini engelleyici, dürüstlük kuralına aykırı ya da pervasızca davranışlarda bulunuyorsa hâkim şirket, azınlığın paylarını varsa borsa değeri yoksa da TTK 202.maddenin 2.fıkrasında belirtilen şekilde satın alabilir. a. Düzenlemenin Amacı Ülkemizde kurumsal şirket kültüründen ziyade aile şirketlerinin çoğunlukta olması, menfaat çatışmalarını sık karşılaşılan bir durum olarak karşımıza çıkarmaktadır. Bu doğrultuda, şirketlerde ortaklar arasında oluşan menfaat çatışmaları, çoğu zaman şirketlerin faaliyetlerini yürütmelerine engel olmaktadır. Örneğin şirket birleşmeleri ve devralmalarında bu işlemlere karşı çıkan azınlık pay sahipleri, yeni oluşum içerisinde, ellerindeki oy hakları gibi imkânları, şirketin işleyişini ve şirket içi barışı bozacak şekilde kullanabilmektedir. Yine başka bir örnek olarak; azınlık pay sahiplerinin yalnızca şirkette güç elde etme amacı bulunurken, hâkim ortağın, şirketin istikrarı doğrultusunda uyguladığı politikalar, azınlık pay sahipleri ile hâkim pay sahipleri arasında menfaat çatışmalarına neden olabilmektedir[21]. Bu nedenle şirketten farklı beklentileri bulunan pay sahiplerinden, şirket içinde huzurlu olmaları beklenemeyecektir. Bunun sonucu olarak azınlık pay sahiplerinin şirketten ayrılmaları ile şirketin faaliyet alanında daha az kaynak ve zaman harcanması ve şirket içi barış sağlanacaktır.[22] TTK ’da hâkim-bağlı şirket arasındaki sorunlara bir çözüm niteliğinde ve direktife uygun olarak düzenlenen md. 208’in gerekçesinde bu düzenlemenin amacı; şirket içi barışı sağlamak olup; şirketin ilerlemesine engel olan azlığın şirketten çıkarılması ile şirketlerin devamlılığını sağlamaktır. Yasa koyucu, bu hükmün hâkim şirket tarafından kötüye kullanımına engel olmak için kararı mahkemeye bırakmış ve ödenecek payın bedeli de yasa metninde açıkça belirtilmiştir.[23] b. Satın Alma Hakkının Şartları TTK ’da bu hak, “Şirketler Topluluğu” başlığı altında düzenlenmiş olduğundan; hak, yalnızca şirketler tarafından kullanılabilir. Diğer bir deyişle kanun maddesinde belirtilen azami %90’lık pay ve oy sahibi yalnızca şirket olması durumunda azlığın payları satın alınabilir. Kanun koyucu, uluslararası hukuktaki düzenlemelerin aksine hakkın sahibini “hâkim pay sahibi” olarak değil, “hâkim şirket” olarak belirlemiştir. Bu nedenle bu hak, hâkim pay sahibinin aynı zamanda hâkim şirket olması ile uygulanabilecektir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere ülkemizde aile şirketlerinin ağırlıkta olması, bu hakkın kullanılmasını önemli ölçüde sınırlandıracaktır. [24] Satın alma hakkının kullanılabilmesi için hâkim şirketin en az %90 oranında pay ve oy hakkına sahip olması şartı ön şart olarak nitelendirilmiştir. Bu noktada sadece sahip olunan payların değil, oy hakları da dikkate alınmaktadır. Bu oranın hesaplanmasında sadece doğrudan pay oranları değil; diğer hisseler üzerinde intifa hakkı gibi dolaylı haklarda hesaba katılacağı maddenin lafzi yorumu ile sabittir.[25] TTK 208.maddesinde %90 oranın belirtilmesi, yukarıda açıklanan birleşme sözleşmesinde ayrılma akçesinin öngörülmesi yolu ile ortaklıktan çıkarma müessesinde devreden şirket ortaklarının %90 olumlu oyu şartı aranması ile uyum içerisindedir.[26] Avrupa ülkelerindeki benzer düzenleme aleni pay alım teklifi şartına bağlanmış iken; ülkemizde hâkim şirketin satın alma hakkını kullanması için böyle bir şart öngörülmemiştir. Başka bir anlatımla, kanunda belirtilen en az %90’lık pay ve oy sahibi olmanın hangi şekilde gerçekleştiği önemli değildir. Ayrıca bu hakkın kullanılması için bir süre de öngörülmemiştir.[27] Kanunda belirtilen koşulları bünyesinde barındıran ve hakimiyet eşiğine ulaşan hakim şirket, azınlık paylarına önceden bir ihtar ya da ihbarda bulunmadan tek taraflı bir irade beyanı ile sona erdirebilmektedir. Çıkarma hakkı bir yönüyle bir kanuni zoralım hakkı olduğundan ve azınlığın paylarına yönelik bir hak olduğundan, pay sahipliğinin yitirilmesi sonucu veren diğer hukuki işlemlerden farklılık arz etmektedir.[28] Madde gerekçesinde açıklandığı üzere azınlığın hâkim şirket tarafından ortaklıktan çıkarılması durumu kötüye kullanıma açık olduğundan burada bir denge fren sistemi yasa metni ile kurulmak istenilmiş ve satın alma hakkı mahkeme kararı ile kullanılabilir hale gelmiştir. Hâkim şirket bu maddeye dayanarak azlığın paylarını satın alma talebini şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden talep edebilecektir. Yukarıda izah edildiği gibi azınlık pay sahipleri, her ne kadar esas sözleşme değişiklikleri dışında şirket yönetiminde karar alma organlarında doğrudan söz sahibi olmasalar da dolaylı olarak kullanabilecekleri haklar yolu ile yönetime dâhil olmaktadır.[29] Fakat azınlık pay sahipleri bazı durumlarda şahsi çıkarlarını ön planda tutarak bu hakları kötüye kullanabilir ve şirket faaliyetlerine engel olabilirler. Satın alma hakkının hâkim şirket tarafından kullanılabilmesinin diğer bir koşulu da azınlığın dürüstlük kuralına aykırı ya da pervasızca davranışlarda bulunması ya da şirket faaliyetlerini engellemesidir. Hangi davranışın dürüstlük kuralına aykırı olduğu ya da şirket faaliyetlerini engellediği hususu somut olaya göre değişkenlik gösterebileceği ve kötüye kullanmaya açık olacağı için bu duruma mahkemenin karar vermesi uygun görülmüştür. Fakat yasa metninde azınlığın bu olumsuz davranışlarının ısrarlı bir şekilde devam eden davranışlar mı olması gerektiği ya da şirket faaliyetlerine hangi ölçüde olumsuz etki halinde bu kararın verileceği hususları tam açıklanmamıştır.[30] c. Pay Değeri TTK md. 208’e göre satın alma hakkında hâkim şirket, bu hakkı kullanmak istediği zaman öncelikle mahkemeye başvuracak ve talebinin kabulü halinde azınlığa varsa borsa değeri üzerinden yoksa TTK md. 202’de belirlenen değer üzerinden pay değerini ödeyecektir. Ülkemizde hisse senetleri Borsa İstanbul’da işlem görmekte olup; ülkenin mevcut dalgalanmalı seyreden ekonomik durumunda bu payların borsa değerinden satın alınmasına karar verilmesi hakkaniyete uygun olmayacaktır. [31] Bu nedenle kanun koyucu; TTK md. 202’nin ikinci fıkrasına gönderme yaparak borsa değerinin hakkaniyete uygun düşmediği somut durumlarda pay değeri, gerçek değeri ile ya da genel kabul gören bir yönteme göre hesaplanacağını hüküm altına almıştır. Satın alınacak payın borsa değeri olsa dahi, bu değer hakkaniyete uygun değilse bu değer mahkemece dikkate alınmayacak ve hâkime bırakılan takdir yetkisi ile dava tarihinde genel kabul gören bir yöntem ile bu değer belirlenecektir. Somut olay özelinde payların değerinin mahkeme tarafından bilirkişi marifetiyle hesaplanmasından bahsettiği söylenebilir. Tercih edilen hesaplama yöntemine göre payların değeri de farklılık göstereceğinden doktrinde bilirkişinin payların değerlemesini birden çok yönteme göre yaparak varılan farklı sonuçları mahkemeye sunması ve mahkemenin sonuçları değerlendirerek somut olayın şartlarına uygun bir karar vermesi ileri sürülmektedir.[32]
d. Asimetrik Bölünme ile Satın Alma Hakkının Kullanılması Anonim şirketlerde bölünme, simetrik ve asimetrik olarak gerçekleşebilir. Simetrik bölünmede ortakların, bölünen şirketteki pay oranları devralan veya yeni kurulan şirketlerde korunurken, asimetrik bölünmede ise bu oranlar değişmektedir. Oranların korunmadığı asimetrik bölünmede, ortaklar arasındaki adaletin sağlanması için kanun koyucu tarafından çoğunluğun razı olmadığı eşitsizlik hali önlenmek istenilmiştir.[33] Bu sebeple oranların korunmadığı bu bölünmeyi onama kararı TTK md. 173 uyarınca devreden şirkette oy hakkına sahip ortakların en az yüzde 90 çoğunluğu ile alınabilir. Bu orana sahip olan pay sahipleri, TTK md. 208 uyarınca azınlığı ortaklıktan çıkarabilmektedir.[34]
III. SONUÇ TTK’da, SPK’dan farklı olarak anonim ortaklık pay sahiplerine tek taraflı bir irade beyanı ile ortaklıktan ayrılma hakkı verilmemiştir. Ancak belirli hallerde ortaklıktan ayrılma durumu olabilir.[35] Pay sahipleri; hâkim şirketin hâkimiyeti kötüye kullanılması halinde, ıskat müessesi ile, haklı nedenle fesih davasında mahkeme tarafından verilen kararla, şirket birleşme sözleşmesinde ayrılma akçesi öngörülmesi ile ya da hâkim şirketin TTK 208. maddesi uyarınca azlığın paylarını satın alması yolu ile ortaklıktan çıkarılabilir. Ülkelerin sosyal ve kültürel yapıları ile paralel olarak şirketler kurulmakta ve gelişme göstermektedir. Aile kavramının önem arz ettiği ülkemizde genellikle aile şirketleri olduğu görülmekte ve maalesef kurumsallaşamayan bu şirketlerin yönetiminde çoğu zaman aile içi kişisel çatışmalardan dolayı büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bu sebeple ülkemizde TTK md. 208’de düzenlenen satın alma hakkının yalnızca hâkim şirket tarafından kullanılabilmesi; bu hükmün uygulama alanını önemli ölçüde daraltmaktadır. Şirkette pay ve oy hakkının büyük çoğunluğunu ele geçiren hâkim şirketin hem şirket yönetimi ile ayrı hem de azınlık ile ayrı uğraşması sonucunda verimli idari kararların alınamaması neticesinde şirketlerin büyük krizler ile karşı karşıya kalması durumudur. Azınlıkta kalan pay sahipleri, bazen eski güçlerini geri alarak şirket yönetiminde doğrudan söz sahibi olmak isteyebilmekte bazen de kendi kişisel sebepleri ile şirketi zarara uğratmak isteyebilmektedirler. Bazı durumlarda ise şirketten hiçbir maddi veya manevi beklentisi kalmamış azınlık pay sahipleri, yasa koyucu tarafından kendilerine verilmiş hakları kasıtlı olarak kötüye kullanarak keyfi uygulamalara sebebiyet verebilmektedir. Hem böyle bir duruma engel olmak hem de azınlığın haklarını korumak için yasa koyucu tarafından tam hâkimiyet halinde ortaklıktan çıkarma hakkı müessesi getirilmiştir.
[1] Eskişehir Barosu Serbest Avukat, ORCID ID: 0000-0002-3766-3858 [2] Akın, İrfan; “TTK M. 208 Kapsamında Anonim Şirketlerde Azınlığın Ortaklıktan Çıkarılması”, GÜHFD, C.17, S.1-2, 2013, s.2. [3] Çelik, Aytekin; “Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma”, SÜHFD, C. 17, S. 2, 2009, s. 173. [4] Çelik, Aytekin; s. 189. [5] Çelik, Aytekin; s. 190. [6] Akın, İrfan; s. 4. [7] Akın, İrfan; s. 5. [8] Çelik, Aytekin; s. 193. [9] Çelik, Aytekin; s. 192. [10] Oruç, Murat; “6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıktan Haklı Sebeple Fesih İstemine Bağlı Çıkarılma”, BATİDER, C. 27, S. 11, 2011, s. 223. [11] Develi, Bilge; “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Ayrılma Akçesi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 1-2, 2013, s. 474. [12] TTK md. 531 gerekçesi. [13] Develi, Bilge; s. 444. [14] Çelik, Aytekin; s. 196. [15] Develi, Bilge; s. 450. [16] Develi, Bilge; s. 460. [17] Develi, Bilge; s. 469. [18] Kendigelen, Abuzer; Türk Ticaret Kanunu, Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, 2. Baskı, İstanbul, 2012, s. 184. (naklen Develi, Bilge; s. 470.) [19] Develi, Bilge; s. 470. [20] Develi, Bilge; s. 472. [21] Kaya, Mustafa İsmail; “Büyük Pay Sahiplerinin Azınlığı Ortaklıktan Çıkarma Hakkı (Squeeze Out Right)” , EÜHFD, C. 11, S.1-2, 2007, s.311 [22] Akın, İrfan; s. 4. [23] TTK 208 gerekçesi. [24] Akın, İrfan; s. 12. [25] Akın, İrfan; s. 13. [26] Akın, İrfan; s. 12. [27] Akın, İrfan; s. 12. [28] Karababa, Serdar; Anonim Ortaklıkta Satın Alma (Squeeze-out) ve Çıkarma Hakları, 2016, s. 270 [29] Develi, Bilge; s. 468. [30] Akın, İrfan; s. 15. [31] Akın, İrfan; s. 16. [32] Tütüncü, Muharrem; “Hakim Şirketin Azınlığın Paylarını Satın Alma Hakkı (Squeeze-out)” T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2016, s. 211. [33] Akın, İrfan; s. 9. [34] Akın, İrfan; s. 10. [35] Ölekli, Neşe; “Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkı”, İstanbul Hukuk Mecmuası, C. 76, S. 1, 2018, s. 228.
KAYNAKÇA
1. Akın, İrfan; “TTK M. 208 Kapsamında Anonim Şirketlerde Azınlığın Ortaklıktan Çıkarılması”, GÜHFD, C. 17, S. 1-2, 2013, s. 1-19.
2. Çelik, Aytekin; “Anonim Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma”, SÜHFD, C. 17, S. 2, 2009, s. 171-215.
3. Develi, Bilge; “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Ayrılma Akçesi”, GÜHFD, C. 17, S. 1-2, 2013, s. 443-489.
4. Karababa, Serdar; Anonim Ortaklıkta Satın Alma (Squeeze-out) ve Çıkarma Hakları, 2016.
5. Kaya, Mustafa İsmail; “Büyük Pay Sahiplerinin Azınlığı Ortaklıktan Çıkarma Hakkı (Squeeze Out Right)” , EÜHFD, C. 11, S.1-2, 2007, s. 307-332.
6. Oruç, Murat; “6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıktan Haklı Sebeple Fesih İstemine Bağlı Çıkarılma”, BATİDER, C. 27, S. 11, 2011, s. 209-233.
7. Ölekli, Neşe; “Halka Açık Anonim Ortaklıklarda Ayrılma Hakkı”, İstanbul Hukuk Mecmuası, C. 76, S. 1, 2018, s. 221-256.
8. Tütüncü, Muharrem; “Hakim Şirketin Azınlığın Paylarını Satın Alma Hakkı (Squeeze-out) ” T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2016.
Comentarios